Ali Hikmet Akıllı'dan açıklama
Eski CHP Ankara İl Başkanı Ali Hikmet Akıllı, CHP’de değişim tartışmaları ile ilgili olarak geçtiğimiz günlerde sosyal medyada ilkini paylaştığı “CHP'de değişim tartışması” başlıklı değerlendirmelerinin ikincini de yayımladı.

Sosyal medya platformu X’teki @AliHikmetAkilli hesabından yaptığı paylaşımda "CHP'DE DEĞİŞİM TARTIŞMASI -2-" başlığı kullanan eski CHP Ankara İl Başkanı Ali Hikmet Akıllı şunları kaydetti:
“Son 20 yılda AKP ve RTE İktidarları ile oluşturulan İslamcı Paradigma, dünyevi/kamusal alanı dinsel referanslarla yeniden inşaa etti. Bir tarikat şeyhine yemin eden milli eğitim müdürü, içki gerekçe gösterilerek iptal edilen festivaller, Milli Eğitim Bakanlığı ile Diyanet arasında yapılan protokoller vb. yakın tarihli örneklerin gösterdiği gibi etmeye de devam ediyor.
Siyaset tarzı bakımından sağ popülizmin tipik örneklerinden olan bu iktidarlar, bu tarzın doğal sonucu olarak neoliberal ekonomik politikalar izledi.
RTE iktidarları; dış politikada da, 15 Temmuz sonrası askeri ve sivil güvenlik seçkinleriyle yaptığı uzlaşı sonucu, İhvancı bir dış politikadan ve BOP’nin eş başkanlığından Avrasyacı eğilimler barındıran bir politikaya yöneldi. Bunun en önemli nedenlerinden biri, güvenlik bürokrasisinin 15 Temmuz'un arkasında ABD'nin bulunduğuna ilişkin algısı ise ikincisi de kuşkusuz güney sınırlarımızda yaşananlardır. Bu bölgede NATO/ABD’nin izlediği politikaların ülke çıkarları ile bağdaşmadığına ilişkin kabul, “Batı” ile ilişkilerde sorun olmaya devam ediyor. Benzer sorunlar; Balkanlar, Kafkasya ve Akdeniz’de de bulunuyor.
Kılıçdaroğlu liderliğindeki Partinin bu üç alanda da bulunduğu pozisyonda bazı sorunlar olduğu kanaatindeyim.
İlk kısıma 1. bölümden devam etmek gerekirse; milliyetçi ve muhafazakarlara, AKP benzeri bir dille ulaşmaya çalışmak, yani iktidarı eleştirirken de dinsel referanslar kullanmak ya da yukarıda sağdığım örneklere yeterli tepkiyi vermeme örneğinde olduğu gibi, bu kesimleri rahatsız edeceği düşünülen tutumlardan uzak durmak, kurulan İslamcı paradigmanın beslenmesine, bunun yeniden inşaasına katkıda bulunan bir yaklaşım. Oysa herhangi bir iktidarı değiştirmek, öncelikle onun kurduğu paradigmanın aşılmasını, bu da kurucu bir muhalefet söylemi ve yeni bir paradigma inşaasını gerektirir.
İkinci olarak; Kılıçdaroğlu döneminde, ekonomi konusunda partinin üzerinde ısrarla durduğu konulardan biri sosyal devlet ilkesi oldu. Ancak; Aile Destekleri Sigortası gibi doğru bir ihtiyaç, işsizlik, asgari ücretin ve emekli maaşlarının yetersizliği, dolaylı vergiler gibi konulardaki eleştiriler sanki sadece bu iktidarın bir tercihiymiş gibi sunuldu ve bunun aslında (sadece ülkemizde değil dünyada) uygulanan neoliberal ekonomik politikaların bir parçası olduğu gerçeğine pek fazla değinilmedi, buna karşı açık bir tutum alınmadı. Kaldı ki AKP ve RTE iktidarları da zaten, köylere kadar uzanan geniş bir sosyal yardım ağı kurmuştu. Bu nedenle de, bu konuda önemli bir fark yaratılamadı. Kendini sosyal demokrat olarak nitelendiren bir partinin oy deposu olması gereken varoşlardan ve (emekliler dahil) emekçilerden yeterli oyu alamamasının önemli nedenlerinden birini bu tutumda aramak gerekir. (Üçüncü konu ve yapılan doğru işlerle devam edeceğiz)”