Cahit Sıtkı Tarancı'nın 'Otuz Beş Yaş' Şiiri

Cahit Sıtkı Tarancı'nın 'Otuz Beş Yaş' Şiiri İnsanoğlunun yaşamının orta yaş dönemine geldiğinde yaşadığı düşünceleri ve içsel sorgulamaları dile getiriyor. Şiir, insanın içsel yolculuğunu, yaşamın geçiciliği ve anlamını sorgulamasını işleyen derin ve etkileyici bir eser. İşte Cahit Sıtkı Tarancı'nın 'Otuz Beş Yaş' Şiiri...

Büşra Ünal Yazar
YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Cahit Sıtkı Tarancı'nın 'Otuz Beş Yaş' Şiiri
Büşra Ünal Yazar

Cahit Sıtkı Tarancı'nın 'Otuz Beş Yaş' adlı şiiri, şairin yaşamının farklı dönemlerini ve yaşamın anlamını sorguladığı bir eseri olarak öne çıkar.

Şair, şiirin başında otuz beş yaşına geldiği ve bu yaşın hayatın orta noktası olduğunu ifade eder. Bu yaş, insanın gençlik enerjisinin hala devam ettiği ancak yaşamın geçiciliği ve belirsizliği hakkında farkındalık kazanmaya başladığı bir dönemi temsil eder.

'Otuz Beş Yaş' şiiri, şairin yaşamın anlamını sorgulamasını, geçmişiyle hesaplaşmasını ve geleceği üzerine düşünmesini içerir. Şair, insanların yaşlandıkça hayatlarını daha fazla değerlendirmeye başladıklarını ve daha derin düşüncelere daldıklarını anlatır.

Cahit Sıtkı Tarancı, bu şiiri yazarken insanın yaşamın anlamı üzerine düşündüğü ve hayatın geçiciliği karşısında duyduğu kaygıları dile getirmeyi amaçlamış olabilir. 

Aynı zamanda şair, yaşamın içindeki güzellikleri ve değerleri hatırlatırken, insanların yaşamlarını daha bilinçli bir şekilde yaşamaları gerektiğine vurgu yapar.


İşte Cahit Sıtkı Tarancı'nın 'Otuz Beş Yaş' Şiiri


Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.

Dante gibi ortasındayız ömrün.

Delikanlı çağımızdaki cevher,

Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,

Gözünün yaşına bakmadan gider.

Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?

Benim mi Allah'ım bu çizgili yüz?

Ya gözler altındaki mor halkalar?

Neden böyle düşman görünürsünüz,

Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?

Zamanla nasıl değişiyor insan?

Hangi resmime baksam ben değilim.

Nerde o günler, o şevk, o heyecan?

Bu güler yüzlü adam ben değilim;

Yalandır kaygısız olduğum yalan.

Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;

Hatırası bile yabancı gelir.

Hayata beraber başladığımız,

Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;

Gittikçe artıyor yalnızlığımız.

Gökyüzünün başka rengi de varmış!

Geç farkettim taşın sert olduğunu.

Su insani boğar, ateş yakarmış!

Her doğan günün bir dert olduğunu,

İnsan bu yaşa gelince anlarmış.

Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!

Her yıl biraz daha benimsediğim.

Ne dönüp duruyor havada kuşlar?

Nerden çıktı bu cenaze,ölen kim?

Bu kaçıncı bahçe gördüğüm tarumar?

Neylersin ölüm herkesin başında.

Uyudun uyanamadın olacak.

Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?

Bir namazlık saltanatın olacak,

Taht misali o musalla taşında.

Yorumlar

Yorum kurallarını okudum ve kabul ediyorum.
Henüz yorum eklenmemiş, ilk yorum ekleyen siz olun.
Sonraki Sayfa