Destici'den DEM'li Buldan'a sert tepki! "Devlet otoritesine meydan okumadır"

Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici, DEM Parti İmralı heyeti üyesi ve TBMM Başkanvekili Pervin Buldan’ın, terör örgütü PKK elebaşı Abdullah Öcalan’ın “Terörsüz Türkiye” sürecine dair medyadaki yorumlardan rahatsız olduğu yönündeki sözlerine sert ifadelerle karşılık verdi. Destici, sosyal medya hesabından yayımladığı mesajında, “Bu artık fikir özgürlüğünün değil, doğrudan devlet otoritesine meydan okumanın konusudur” dedi.

AA
Kaynak AA
YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Destici'den DEM'li Buldan'a sert tepki! ''Devlet otoritesine meydan okumadır''
AA
Kaynak AA

Destici açıklamasında, “Daha düne kadar insan içine çıkamayan bu ‘sahte barış’ düşkünleri, Çözüm Süreci’nin fırsatlarını kendilerine yontup küstahlaşmakta sınır tanımıyorlar” ifadesini kullandı. BBP lideri, İmralı’dan medyaya dönük rahatsızlık beyanı üzerinden “haber ve yorum içeriklerine müdahale” çağrısı yapıldığını öne sürerek, bunun “basın düzenine yön verme cüreti” olduğunu savundu. “Basının görevi, bir teröristin duygusal konforunu sağlamak değil; milletin gerçeği bilme hakkını korumaktır” diyen Destici, devletin medya dilini terör örgütü liderinin taleplerine göre şekillendirmeyi istemenin “terörün taleplerini normalleştirme çağrısı” olduğunu belirtti.

“ŞEHİT AİLELERİ VE MEHMETÇİK ASIL RAHATSIZ OLMALI”

Destici, tepkisini toplumsal hafıza üzerinden gerekçelendirdi: “Asıl rahatsız olması gerekenler, evladının haberini izleyen şehit anneleri ve vatan için can veren Mehmetçiklerdir.” BBP lideri, “kırk yıl boyunca devlete ihanet etmiş cani bir hükümlünün huzurunu dert edinmenin” milli bir sorun alanı olduğunu kaydederek, buna “asla göz yumulamayacağını” ifade etti.

BULDAN NE DEMİŞTİ?

DEM Partili Pervin Buldan, bir televizyon programında, İmralı’da yapılan son görüşmede Abdullah Öcalan’ın medyadaki kimi yorumlardan “çok rahatsız” olduğunu aktarmış, “Hâlâ birçok kanalın ve yorumcunun geçmişteki düşmanca dili sürdürdüğünü; bu çevrelerin derdinin çözüm ve barış değil, hamaset ve düşmanlık olduğunu söyledi” demişti. Buldan, “Medyanın ve yargının iktidarın elinde olduğu” iddiasını dile getirerek, “Bu dili iyileştirmek iktidarın görevi; ancak bu konuda ilerleme yok” değerlendirmesinde bulunmuştu.

SİYASİ EKSEN: BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ, GÜVENLİK VE SİYASAL DİL

Tartışma, üç başlıkta düğümleniyor: (1) Basın özgürlüğünün sınırları ve nefret/terörü meşrulaştırma çizgisi; (2) Güvenlik politikalarının siyasal söyleme etkisi; (3) Çözüm Süreci mirası etrafında kurulan güncel anlatı. Destici’nin itirazı, “medya dili talebi”ni devlet otoritesine meydan okuma olarak okurken; Buldan’ın vurgusu “barış odaklı dil” çağrısında toplanıyor. İki yaklaşım da, medyanın editoryal bağımsızlığı ile ulusal güvenlik hassasiyetleri arasındaki gerilimli alanı yeniden gündeme taşıyor.

HUKUKİ VE NORMATİF ÇERÇEVE

Türkiye’de terörle mücadele mevzuatı ve Türk Ceza Kanunu’ndaki düzenlemeler, terör propagandasına ilişkin sınırları açıkça tanımlıyor. Siyasi aktörlerin basına dönük çağrıları, ifade özgürlüğü–kamu düzeni dengesinin gözetilmesini zorunlu kılıyor. Bu bağlamda, “medya dilinin iktidarca şekillendirilmesi” yönündeki her talep, basın özgürlüğü tartışmalarını; “terör söyleminin normalleşmesi” ithamı ise güvenlik eksenli hassasiyetleri tetikliyor.

SİYASİ TEPKİ EŞİĞİ: YENİ CEPHE AÇILIR MI?

Destici’nin çıkışı, muhalefet ve iktidar kanadından gelebilecek yeni açıklamaların önünü açabilir. DEM Parti’nin konuyu “barış dili” vurgusuyla sürdürmesi beklenirken, milliyetçi partiler cephesinde “devlet otoritesi” ve “şehit ailelerinin hassasiyeti” ekseninde tepkilerin devam etmesi olası. Böylece, önümüzdeki günlerde tartışmanın TBMM kürsüsüne ve parti grup toplantılarına taşınması sürpriz olmayacak.

KAMUOYU ZEMİNİ: DİLİN SİYASETİ VE TOPLUMSAL HAFIZA

Medya dili etrafında alevlenen polemik, toplumsal hafızada yer etmiş travmalar ile siyasal aktörlerin gelecek vizyonlarını aynı potada eritiyor. Bir yanda güvenlik ve adalet talepleri; diğer yanda barış ve normalleşme çağrıları kamuoyu üzerinde karşıt basınç yaratıyor. Son tartışma, bu iki eğilimin Türkiye siyasetinde nasıl bir denge kuracağına dair yeni bir turnusol işlevi görüyor.

Yorumlar

Yorum kurallarını okudum ve kabul ediyorum.
Henüz yorum eklenmemiş, ilk yorum ekleyen siz olun.
Sonraki Sayfa