Mehmet Şimşek’ten “risk primi son 4 yılın en düşük seviyesinde” açıklaması

Türkiye yüksek enflasyonla mücadeleyi öncelik olarak belirledi.

Bu amaçla Orta Vadeli Program uygulamaya konuldu.

OVP’nin kararlılıkl uygulanması Türkiye’nin tavan yapan risk primini de (CDS) hızla düşürdü.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek gelinen noktayı X hesabından paylaştı.

“Risk primimizi gösteren CDS son 4 yılın en düşük seviyesinde” diyen Şimşek, son bir yılda risk primindeki iyileşme gelişmekte olan ülkelerde ortalama 50 baz puan iken Türkiye’de 400 baz puanın üzerinde gerçekleştiğini dile getirdi.

Şimşek, uyguladıkları doğru politikalarla düşen risk primi hem kamunun hem özel sektörün dış borçlanma maliyetlerini azaltırken dış finansmana erişimini de kolaylaştırdığının altını çizdi.

Mehmet Şimşek, risk primindeki iyileşmeyi grafikle de ortaya koydu.

Risk Primi (CDS) nedir?

Risk primi, diğer adıyla Kredi Temerrüt Swapı (Credit Default Swap - CDS), bir borçlunun borcunu geri ödeyememe riskine karşı sigorta işlevi gören finansal bir araçtır. CDS, borç verenlerin borçlarını sigortalayarak, borçlunun iflas etmesi durumunda olası kayıplarını telafi etmelerine yardımcı olur.

Bir yatırımcı, borçlu bir tarafın (örneğin, bir şirketin veya devletin) iflas etme olasılığına karşı kendini korumak istediğinde, CDS kullanabilir. Bu işlemde yatırımcı, CDS satıcısına belirli bir prim öder. Karşılığında, borçlu taraf iflas ederse veya borcunu geri ödeyemez hale gelirse, CDS satıcısı yatırımcıya söz konusu borcun nominal değerini ödemeyi taahhüt eder.

CDS primleri, borçlunun kredi riskine dayalı olarak belirlenir. Risk yüksekse, primler de yüksek olur. Bu nedenle CDS spreadleri, genellikle bir ülkenin veya şirketin kredi riskinin bir göstergesi olarak kullanılır. Örneğin, bir ülkenin CDS primi yüksekse, piyasalar bu ülkenin borcunu geri ödeyememe riskinin yüksek olduğunu düşünmektedir.

CDS, borç verenlerin risklerini yönetmelerine yardımcı olurken, aynı zamanda piyasalara borçluların mali sağlığı hakkında bilgi verir. CDS spreadlerinin artması, borçlu tarafın mali durumunun kötüye gittiğine veya piyasanın bu yönde bir beklenti içinde olduğuna işaret edebilir.