İstanbul’da 1936 yılında ortaya çıkan gizemli yeraltı tapınağına ne oldu?
İstanbul’un Süleymaniye semtinde 1936 yılında yapılan altyapı çalışmaları sırasında rastlanan ve sonrasında üzeri kapatılan kalıntılar, Roma dönemine ait bir pagan tapınağına işaret ediyor olabilir.

ROMA DÖNEMİNE AİT YAPI KALINTILARI İLK KEZ O YIL ORTAYA ÇIKTI
1936 yılında İstanbul’un Süleymaniye semtinde gerçekleştirilen kanalizasyon kazısı sırasında, mermer basamaklar ve sütun parçalarına rastlandığı bildirildi. Tanıklara göre bu kalıntılar, yapısal özellikleri itibarıyla Roma dönemi mimarisiyle büyük benzerlik gösteriyordu. Ancak kazı derinleştirilemeden, kalıntıların üzeri hızla kapatıldı. O dönemin şehir düzeni ve yapılaşması nedeniyle arkeolojik inceleme yapılmadan çalışmalar devam etti.
SÜLEYMANİYE TEPESİ ANTİK DÖNEMİN KUTSAL ALANLARINDAN BİRİ MİYDİ?
Söz konusu yapıların bulunduğu bölge, yani Süleymaniye'nin etekleri, Antik Çağ kaynaklarında Bizans öncesi pagan ibadet alanlarıyla ilişkilendiriliyor. M.S. 2. ve 3. yüzyıllarda, bu bölgede başta yeraltı tanrısı Pluton ve eşi Persephone (Kore) olmak üzere; Hera, Demeter, Helios (Güneş) ve Selene (Ay) gibi tanrılara adanmış tapınakların bulunduğu çeşitli akademik çalışmalarda yer alıyor.
Özellikle Ge Onesidoras (Toprak Ana) adına kurulduğu düşünülen bir tapınağın, bugün Süleymaniye Camii’nin yükseldiği bölgenin alt kesimlerinde yer aldığına dair varsayımlar mevcuttur.
KALINTILAR NE ANLAMA GELİYOR?
Kazı sırasında rastlanan merdiven kalıntıları, tapınak girişlerinde sıkça karşılaşılan bir yapı öğesidir. Sütun ve taban taşı örneklerinin de varlığı, buranın bir ibadet yapısı ya da ona açılan bir giriş kompleksi olabileceği ihtimalini güçlendiriyor.
Bugün bu buluntuların fotoğraflarının yalnızca sınırlı bazı koleksiyonlarda yer aldığı düşünülmekte. Ancak resmi bir arkeolojik katalogda ya da müze envanterinde kayıtlı değiller. Bu da olayın, dönemin siyasi ve idari koşulları altında belgelenmeden kapatıldığı yönündeki şüpheleri artırıyor.
İSTANBUL’UN ALTINDA HALA ULAŞILMAMIŞ BİR GEÇMİŞ YATIYOR
Bu olay, İstanbul’un yer altındaki katmanlarının hala büyük ölçüde keşfedilmediğini ve arkeolojik açıdan taşıdığı değerin çok daha derin olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. Bugüne kadar Samatya, Saraçhane, Beyazıt ve Üsküdar gibi bölgelerde yapılan kazılarda da Roma ve Bizans dönemine ait pek çok mimari kalıntı gün yüzüne çıkarıldı.
Süleymaniye’de rastlanan bu yapı ise özel bir öneme sahip olabilir. Zira Pagan ibadet alanlarının, özellikle Hristiyanlık öncesi dönemde, yüksek tepelerde konumlandırıldığı bilinmektedir. Bu da Süleymaniye Tepesi’nin bilinenden çok daha eski ve çok katmanlı bir kutsal geçmişi barındırabileceğini düşündürüyor.
BELGELER NEREDE?
1936’da gerçekleşen bu olayla ilgili yalnızca tanık anlatımları ve bazı bağımsız araştırmacıların bulabildiği sınırlı arşiv notları bulunuyor. Olası resmi raporlar ya bugüne ulaşmadı ya da kamuya açık değil.
Bu nedenle araştırmacılar, bölgede yeniden bir arkeolojik yüzey taraması yapılmasını ve söz konusu yapının izlerinin aranmasını öneriyor. Eğer bu öneriler hayata geçirilirse, İstanbul’un antik dönem şehir dokusu hakkında önemli bilgilere ulaşılabilir.