Osmanlı tarihinin en vahşi infazı: Cesedi bin parçaya bölündü, yağları halka satıldı
17. yüzyılda Osmanlı sarayında yükselip sadrazamlığa kadar ulaşan Ahmed Paşa, bir isyanın hedefi oldu. Cesedi parçalanarak dağıtıldı, yağı halk arasında satıldı. Onu tarihe “Hezarpare” yapan bu korkunç infaz, hala hafızalarda...

Tezkerecilikten Sadrazamlığa
Osmanlı Devleti’nin 17. yüzyılı, yönetimde istikrarsızlığın ve saray entrikalarının öne çıktığı bir dönemdi. Bu kaotik dönemde devlet kademelerinde hızla yükselen isimlerden biri de Ahmed Paşa idi. Aslen bir divan kalemi görevlisi olan ve "Tezkereci" unvanıyla tanınan Ahmed Paşa, zamanla sarayın güvenini kazandı ve en yüksek yönetim makamı olan sadrazamlığa kadar yükseldi.
Ancak onun yükselişi, özellikle yeniçeri ocağı ve halk tarafından hoş karşılanmadı. Uyguladığı politikalar ve padişah üzerindeki etkisi, sarayda olduğu kadar sokakta da büyük rahatsızlık yaratıyordu.
Sultan İbrahim Döneminin Gerilimli Yılları
Ahmed Paşa’nın görev yaptığı dönem, Sultan İbrahim’in yönetimde olduğu yıllara denk geliyordu. Zihinsel dengesi sorgulanan ve kararları istikrarsız bulunan Sultan İbrahim’in, danışmanlarına aşırı yetki vermesi, birçok dengeyi sarstı. Bu dönemde Ahmed Paşa’nın da yetkilerini ölçüsüzce kullanması, hem ordu içinde hem de halkta büyük öfke birikmesine yol açtı.
Vergi toplama yöntemleri, cezalandırma uygulamaları ve bazı atamalardaki adaletsizlik iddiaları, Ahmed Paşa’nın aleyhine kamuoyu oluşturdu. Sadrazamın, orduyu doğrudan karşısına alacak şekilde disiplin kurmaya çalışması, sonun başlangıcı oldu.
İnfaz: Bir Devlet Adamının Linçle Yok Edilişi
1648 yılına gelindiğinde, sarayda ve sokakta Ahmed Paşa’ya yönelik öfke zirveye ulaştı. Yeniçeriler ve halk, padişahtan sadrazamın görevden alınmasını talep etti. Padişah bu baskıya direnemedi ve Ahmed Paşa görevden alındı. Ancak görevden alınması, öfkeyi dindirmeye yetmedi.
Sadrazam Ahmed Paşa, bir süre saklanmaya çalıştıysa da Fatih Camii civarındaki konağında yakalandı. Ordu mensupları tarafından boğularak idam edildi. İnfazdan sonra cesedi At Meydanı’na, yani bugünkü Sultanahmet Meydanı'na taşındı. Burada yeniçeriler tarafından parçalanarak bin parçaya bölündü. Cesedin bazı parçaları meydanda sergilendi.
En çarpıcı detaylardan biri ise, vücudundan çıkarılan yağın bazı kişiler tarafından mafsal ağrılarına iyi geldiği düşüncesiyle satışa çıkarılmasıydı. Bu inanış, Ahmed Paşa’nın ölümünden sonra halk arasında dolaşan efsanelerin de kaynağı oldu.
Lakabını Kanla Kazandı: “Hezarpare”
“Hezarpare” kelimesi, Farsçadan gelir ve “bin parça” anlamındadır. Ahmed Paşa’nın cesedinin parçalanması olayı o kadar etkili olmuştu ki, gerçek adı halkın hafızasında silindi ve yerine bu lakap yerleşti. Hezarpare Ahmed Paşa olarak anılan bu devlet adamı, Osmanlı tarihindeki en kanlı infaz örneklerinden birinin başrolüdür.
Bu infaz, klasik Osmanlı bürokratik adabına aykırı bir linçti. Sadrazamlık gibi bir makamdan infaz edilerek parçalara ayrılmak, devlet düzeninin ne kadar kırılgan hâle geldiğinin de bir göstergesi olarak kabul edilir.
Tarihin Sessiz Tanıkları ve Bugün
Bugün, Hezarpare Ahmed Paşa’nın infazına dair fiziksel bir kalıntı ya da anıt bulunmamaktadır. Ancak olayın geçtiği yer olarak bilinen Sultanahmet Meydanı, hala İstanbul’un en çok ziyaret edilen tarihi alanlarından biridir. Yerli ve yabancı turistler, bu meydanda geçmişin ihtişamını ve dehşetini aynı anda solurlar. Çoğu, bu meydanda bir zamanlar bir sadrazamın halk tarafından parçalanarak öldürüldüğünden habersizdir.