Gülhane’de yetişen zehirli bitkiler neden gizlendi? Osmanlı sarayında zehir mi yetiştiriliyordu?
Saray kayıtlarında geçen zehirli bitki listesinde bazı isimler neden sansürlendi? Gülhane’de yetiştirilen bu bitkiler gerçekte neden kullanılıyordu?

GÜLHANE’DEKİ ZEHİRLİ BİTKİLER
Osmanlı İmparatorluğu’nda tıbbın en önemli merkezlerinden biri olan Topkapı Sarayı Eczanesi, yalnızca tedaviye yönelik değil, kimi zaman şaibeli amaçlarla da kullanılan bitkilere ev sahipliği yapıyordu. Sarayın hemen arkasında yer alan Gülhane Bahçesi, şifalı otlar kadar zehirli bitkilerin de özel olarak yetiştirildiği bir alandı. Ancak bu bitkilerin bazılarına dair belgelerde yer alan açıklamalar, dikkat çekici şekilde karalanmış durumda.
SANSÜRLÜ LİSTE: BİTKİ VAR, AÇIKLAMA YOK
Arşiv belgelerinde yer alan bitki listelerinde özellikle “belladonna”, “aconitum” ve “datura stramonium” gibi yüksek toksisiteye sahip bitkilerin ismi açıkça görülürken, bazı türlerin açıklamaları ya tamamen silinmiş ya da üzeri kalemle kapatılmıştır. Bitkinin adı okunabiliyor ancak ne amaçla kullanıldığı ya da hangi reçetede yer aldığı kısmı belge üzerinde sansürlüdür.
SARAYDA ECZACILIK VE GİZLİ TEDAVİLER
Osmanlı’da hekimbaşıya bağlı olarak çalışan saray eczacıları, yalnızca padişah ve ailesine değil, devletin ileri gelenlerine de özel ilaçlar hazırlardı. Gülhane’de yetiştirilen bitkiler, bu eczacılık pratiğinin temelini oluşturuyordu. Ancak zehirli özellikleri olan bazı bitkilerin ne amaçla yetiştirildiği, resmi belgelerde çoğunlukla üstü örtülerek geçilmiştir.
Bu bitkilerden bazılarının:
Sakinleştirici ve ağrı kesici olarak kullanıldığı,
İrade zayıflatıcı veya bilinç değiştirici etkiler taşıdığı,
Doz aşımında öldürücü olduğu bilinmektedir.
Dolayısıyla bu tür bitkilerin saray mutfağında veya içeceklerde kasıtlı kullanımına ilişkin şüpheler tarih boyunca dile getirilmiştir.
NEDEN SANSÜRLENDİ?
Tarihçiler, bu karartmaların birkaç nedene dayanabileceğini belirtiyor:
Devlet sırrı niteliği taşıması: Zehirle yapılan müdahalelerin belgelenmesi, siyasi manipülasyon ve suikast şüphesini doğurabilir.
Korku kültürünü beslememek: Sarayın güvenliği ve düzeni için bazı uygulamaların halk tarafından bilinmemesi tercih edilmiş olabilir.
Modern etikle bağdaşmayan uygulamaların gizlenmesi: Tıbbi etik bağlamında bugün suç sayılabilecek uygulamalar o dönem gizlenmiş olabilir.
GÜLHANE BAHÇESİ SADECE BİR PARK MIYDI?
Bugün İstanbul’da “Gülhane Parkı” olarak bilinen alan, Osmanlı döneminde saray mutfağının, eczanesinin ve hatta zaman zaman sorgulama/tahlil amaçlı küçük laboratuvarların bulunduğu bir bölgeydi. Burası aynı zamanda botanik çeşitlilik açısından son derece zengin bir alandı. Bu bahçede hem endemik hem de ithal edilen egzotik bitkiler yetiştirilmekteydi.
Arşivlere göre 19. yüzyılın sonlarına kadar Gülhane’de, önceden belirlenmiş özel personel dışında giriş yasaktı. Bu durum, burada yapılan çalışmaların ve yetiştirilen bitkilerin hassasiyet derecesini ortaya koyar.
SİLİNEN BİLGİLERİN İZİNDE
Gülhane’deki saray eczanesine ait belgeler, bugün Topkapı Sarayı arşivlerinde ve bazı Osmanlı tıp külliyatlarında yer alıyor. Ancak bazı sayfalarda yapılan kasıtlı karalamalar, bu bitkilerin yalnızca tedavi değil, kontrollü zarar amacıyla da kullanılmış olabileceğini düşündürüyor. Ayrıca kimi kaynaklarda, 17. ve 18. yüzyılda saray içinde gerçekleşen bazı ani ölümlerin ardından belgelerde bu bitkilerin isimlerine yer verilmediği, ancak dönemin dış doktorları tarafından sözlü kayıtlara geçirildiği ileri sürülüyor.