1920’lerden 2025’e başkentte şok değişim: Ankara’nın nüfus artışını tetikleyen faktörler
1920’lerde sadece birkaç on bin kişilik bir yerleşim birimi olan Ankara, bugün Türkiye’nin en kalabalık şehirlerinden biri hâline geldi. Bu muazzam demografik değişim, başkentte yalnızca fiziksel değil, sosyal ve ekonomik dönüşümün de ne denli hızlı yaşandığını açık biçimde ortaya koyuyor. İşte Ankara’nın 1920’lerden 2025’e kadar olan nüfus serüveni, temel kilometre taşları ve değişimin ardındaki dinamikler...
ANKARA'NIN NÜFUS DEĞİŞİMİ

Başarılı Mimari ve Yeni Başkent: 1920’ler
1920 yılında milli mücadele ordusunun karargâhı haline gelen Ankara, bu tarihten itibaren hızla önem kazandı. Resmi olarak 13 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in başkenti olarak ilan edildi. O dönemde şehrin nüfusu yalnızca yaklaşık 35.000 olarak tahmin ediliyordu. Bu küçücük şehir, yeni devletin yönetim merkezi olmasıyla birlikte kısa sürede çekim merkezi haline geldi.

Dönemin nüfus sayımına bakıldığında, 28 Ekim 1927 tarihinde yapılan sayımda Ankara vilayet merkezinin nüfusunun 404.720 kişi olarak tespit edildiği görülüyor. Bu rakam, başkent ilan edilmesinin ardından gelen hızlı göçün ilk göstergelerinden biri olarak yorumlanabilir.

Büyük Atılım: 1930–1970 Arasındaki Büyüme
Ankara, 1930’lardan itibaren planlı kentleşme, devlet yatırımları ve kırsaldan kente göçle birlikte nüfusunu hızla artırdı. Şehir planlaması, yeni idari yapılar ve altyapı projeleri Ankara’yı bir çekim alanı hâline getirdi.
Özellikle 1950’lerden sonrası “kırsal kesimden kente” göç eğiliminin yoğunlaştığı dönem oldu. Şehir nüfusu hem nüfus artışı hem de idari sınır genişlemeleriyle yükseldi. Örneğin, yıllar içinde Ankara’nın nüfusu yüzbinlerden milyonlara ulaştı.

Modern Başkent: 2000’lerden Günümüze
2000’li yıllarla birlikte Ankara’nın nüfus artışı önceki dönemlere göre biraz yavaşlama kaydetse de toplam sayı bakımından çok yüksek bir seviyeye ulaştı. 2014 yılında kent merkezi için 4,587,558 nüfus rakamı açıklanırken, 2015’te il genelinde 5,150,072 kişi olarak bildirildi.
2024/2025 verilerine göre ise Ankara’nın nüfusu 5.864.049 kişi olarak kayıtlara geçti. Erkek nüfus 2.888.062, kadın nüfus 2.975.987 kişi.
Bu verilerle Ankara, İstanbul’un ardından nüfus bakımından Türkiye’nin ikinci büyük ili konumunda.

ANKARA'NIN Nüfus Artışını Tetikleyen Faktörler
Başkent olması: Yönetim merkezinin buraya taşınması, kamu istihdamı ve diplomatik yapıların yerleşmesiyle Ankara’ya göç yöneldi.
Kırsaldan kente göç: Özellikle 1950 sonrası dönemde tarımsal ekonomiden çıkarak endüstri ve hizmet sektörüne yönelen nüfus, Ankara gibi büyük şehirleri tercih etti.
Yapılanma ve planlama: Yeni yerleşim alanları, toplu konut projeleri, ulaşım altyapısı şehrin kapasitesini artırdı.
Bölgesel çekim merkezi haline gelmesi: Eğitim, sağlık, sanayi ve lojistik gibi hizmetlerde merkezi hale gelmesi de nüfuslanmayı destekledi.

Demografik Dönüşüm ve Kent Dinamikleri
Ankara’nın nüfus artışı yalnızca sayı bakımından değil, yaşam biçimi ve şehir kimliği bakımından da önemli etkiler yarattı. Şehir, gelen göçlerle birlikte etnik ve sosyal çeşitlilik kazandı. Ayrıca, yeni yerleşim alanlarının doğmasıyla beraber şehir dokusu değişti; eski şehir merkezinden uzak yerlerde yoğun konut stokları oluştu.
Öte yandan, nüfus artış hızının yavaşlaması ve kentleşmenin belli bir düzeye gelmesiyle birlikte, şehirde nüfusun yaşlanması, altyapı baskısı ve trafik gibi sorunlar görünür hâle geldi. Bu da kamu politikaları açısından yeni planlama gereksinimlerini gündeme taşıdı.

Gelecek Perspektifi: Ne Bekleniyor?
Şu an itibarıyla Ankara’nın nüfusu 5,8 milyon dolaylarında olsa da, önümüzdeki yıllarda bu rakamın hangi yönde hareket edeceği dikkat çekici. Artan yaşam maliyeti, göç eğilimlerindeki değişim ve şehir sınırlarındaki genişleme gibi etkenler, nüfus dinamiklerini doğrudan etkiliyor.

Uzun vadede, Ankara’da nüfus artışının daha yavaşlayabileceği fakat şehrin sosyal ve ekonomik yoğunluğunun artmaya devam edeceği öngörülüyor. Bu da altyapı, ulaşım, konut ve sosyal hizmetler açısından yeni politikaların devreye girmesini kaçınılmaz kılıyor.
Ankara’nın 1920’lerden bugüne uzanan nüfus hikâyesi, sadece bir şehirleşme öyküsü değil; bir ülkenin modernleşme sürecinin, yönetim merkezinin ve göç hareketlerinin kesişim noktasını temsil ediyor. İstanbul’un ardından gelen bu devasa büyüme, Başkentin bugünkü kimliğini ve geleceğe dair potansiyelini anlamak için de önemli anahtar niteliğinde.