Avrupa’da aşırı sağ yükseliyor: Müslümanlara baskı artıyor
Ankara Üniversitesinden Prof. Dr. İhsan Çapcıoğlu, yükselen İslamofobinin toplumsal barışı zedelediğini belirtti.

Ankara Üniversitesinden Prof. Dr. İhsan Çapcıoğlu, yükselen İslamofobinin toplumsal barışı zedelediğini; Müslümanların güvenliği, psikolojisi ve iş hayatındaki eşitliği olumsuz etkilediğini vurguluyor.
AVRUPA’DA AŞIRI SAĞ VE İSLAMOFOBİ ARTIYOR
Avrupa genelinde aşırı sağ partilerin güç kazanmasıyla birlikte Müslüman karşıtlığı vakaları tırmanıyor. İslami sembollere ve ibadet mekânlarına yönelik saldırıların artması, sorunun bireysel tutumları aşarak sistematik bir boyuta ulaştığını gösteriyor. Uzmanlara göre bu süreç, toplumsal barış ve demokratik değerleri zayıflatırken, milyonlarca Müslümanın gündelik yaşamını doğrudan olumsuz etkiliyor.
DEMOKRATİK DEĞERLER VE TOPLUMSAL BARIŞ ZARAR GÖRÜYOR
Siyasetin giderek daha kutuplaştırıcı bir dile evrilmesi, mülteci ve göçmen karşıtlığını, buna paralel olarak İslamofobiyi besliyor. Bu durum, güvenli yaşam hakkı, fırsat eşitliği ve eşit yurttaşlık algısında kırılmalara yol açıyor; kamusal alanlarda ayrımcılık ve nefret söylemini görünür kılıyor.
FRANSA MERKEZLİ LAİKLİK TARTIŞMALARI VE HUKUKİ ZEMİN
Ankara Üniversitesi’nden Prof. Dr. İhsan Çapcıoğlu, Avrupa’da 2000’lerle birlikte yükselen İslamofobinin siyasi, hukuki, tarihsel ve toplumsal nedenlere dayandığını belirtiyor. Fransa’nın “laiklik” eksenli politikaları ve “ayrılıkçılıkla mücadele” gibi düzenlemelerin İslam’ı potansiyel tehdit gibi konumlandırabildiğine dikkat çekiyor. Medyanın tekil olayları genelleyerek yayması, önyargıları derinleştiriyor.
MEDYANIN ETİKETLEYİCİ DİLİ ÖN YARGIYI BESLİYOR
Çapcıoğlu’na göre Müslümanların terör, geri kalmışlık ve radikalleşme kalıplarıyla sunulması hoşgörüsüzlüğü tetikliyor. Göçmenlerin büyük bölümünün Müslüman olduğu ülkelerde kültürel kimlik ve ulusal bütünlük tartışmaları daha da sertleşiyor; bu da Müslümanların topluca damgalanmasına neden oluyor.
EKONOMİK SIKINTILARLA “GÜNAH KEÇİSİ”LEŞTİRME
Aşırı sağ ve marjinal siyasi aktörlerin, ekonomik ve sosyal eşitsizlikleri Müslümanlarla ilişkilendirerek “sorumlu” ilan ettiğini aktaran Çapcıoğlu, mağdur oldukları halde Müslümanların suçlayıcı söylemlerin hedefinde bırakıldığını vurguluyor. Temsil eksikliği ve altyapısal sorunlar bu algıyı daha da pekiştiriyor.
PSİKOLOJİK ETKİLER: TRAVMA, YALNIZLAŞMA VE YABANCILAŞMA
Yükselen nefret iklimi, özellikle gençler arasında stres bozukluğu, travma, yalnızlaşma ve yabancılaşmayı artırıyor. Öfke duygusunun yükselmesi, sosyal-kültürel dışlanma ve iş bulma sorunlarıyla birleşerek aidiyet krizini derinleştiriyor.
GÜVENLİKÇİ POLİTİKALAR VE DEMOKRATİK GERİLEME
Güvenlik odaklı düzenlemelerin özgürlükçü yaklaşımların önüne geçmesi, Müslümanları hukuka ve demokrasiye tehdit gibi gösteren algıyı güçlendiriyor. Bu tablo; toplumsal huzur, sosyokültürel entegrasyon ve ekonomik gelişmişlik açısından ciddi kayıplara yol açıyor.
AİDİYET VE ENTEGRASYON İÇİN ÇÖZÜM ODAKLI ÇAĞRI
Çapcıoğlu, Avrupa’daki Müslümanların bulundukları ülkeleri “kendi evleri” olarak görmeleri gerektiğini, güçlü bir Müslüman kimliği ve vatandaşlık bilincinin yeni nesilde inşa edilebileceğini ifade ediyor. Ancak ayrımcı politikaların aidiyet hissini zayıflattığını belirterek, kapsayıcı dil, adil temsil ve medyada sorumlu yayıncılık çağrısı yapıyor.