CHP’de ‘Soğuk İntikam’: Göknel’den Bu Yana Değişmeyen Senaryo

YAYINLAMA
01 Mart 2025 18:13
GÜNCELLEME
05 Nisan 2025 11:25

Türk siyaseti çok kritik bir dönemin eşiğinde. Bu eşiği nasıl atlatacağımız ise oldukça muamma. Ancak yaygın kanaat, bu sürecin olumlu sonuçlanmayacağı yönünde.

Bir yanda “Terörsüz Türkiye” süreci ve Türkiye-İsrail gerilimi devam ederken diğer yandan Ekrem İmamoğlu tutuklanması ve CHP iç krizinin sokağa yansıması var.

Tüm bu gelişmeleri izlerken akıllara şu soru geliyor: Kaosun içinden sağlıklı bir şekilde çıkabilir miyiz, İmralı süreci sekteye uğrar mı, İsrail bu kaostan faydalanıp Suriye’de Türkiye aleyhine adım atar mı, Gezi Olayları’nın bir benzerini yaşar mıyız? 

Zihnimde bu sorular dönerken, aklıma iki önemli söz geldi:

-    2023 yılında Sözcü TV programa katılan Zülfi Livaneli’nin “Kemalizm hiçbir zaman Atatürkçü olmadı” sözü.

-    Uğur Mumcu'nun o meşhur, “Bu ülkede banka soyarken kar maskesi, ülke soyarken Atatürk maskesi takılır." sözü.

Ve ardından hafızam beni İSKİ skandalına götürdü…

CHP’NİN KENDİ İÇİNDEN YARALANMASI: SHP TRAVMASINDAN BUGÜNE

Derken CHP’nin İSKİ travması aklıma geldi. 12 Eylül askeri darbesi sonrasında CHP’ye siyasi yasak gelince CHP’nin oyları toplamak için Erdal İnönü ve Aydın Güven Gürkan öncülüğünde HP/SHP (Sosyal Demokrat Halkçı Parti) kuruldu. Lakin SHP, CHP’nin belini öyle bir kırdı ki o gün bugündür CHP’de düzen hiç tutmadı. 

Parti içindeki bölünmeler, koltuk savaşları hiç bitmedi. Hatta Türk siyasi tarihinde parti içi kumpasların neredeyse tamamı CHP’den çıktı diyebiliriz.

BİR AŞK SKANDALI, KOSKOCA BİR SİYASİ HAREKETİN ÇÖKÜŞÜNÜ TETİKLEDİ

Bilmeyenler için 1990’ların başında CHP’nin belini kıran İSKİ skandalı şöyle:

*Ergun Göknel, İstanbul'un su ihtiyacını karşılayan İSKİ'nin Genel Müdürüydü.  

*Paravan şirketler kurarak ihalelerde büyük yolsuzluklar yaptı.  

*Skandal, eşi Nurdan Erbuğ ile boşanma sürecinde patlak verdi.  

*Göknel, kendisinden 29 yaş küçük sekreteri Feray Karvar ile ilişki yaşıyordu.  

*Boşanmak için eşine 1 milyon dolar tazminat teklif etti ancak bu miktar resmi maaşının çok üzerindeydi.

*Eşi Nurdan Erbuğ, bu paranın kaynağını sorgulayınca yolsuzluklar ortaya çıktı.  

*Dava sürecinde Göknel'in İsviçre'deki hesaplarında (30.000 $ + 670.000 Alman Markı) el konuldu ve 1998'e kadar hapis yattı.

*1989'da "namuslu parti" imajına sahip olan SHP, bu skandalla büyük itibar kaybına uğradı.

*Bu olay Türk siyasi tarihinde "yolsuzlukla anılan ilk sosyal demokrat vakası" olarak yer etti ve Refah Partisi'ne kapıyı araladı.

Bugün, Ekrem İmamoğlu'nun yargılandığı davalar da benzer bir siyasi depremin habercisi mi?

**

PARALEL SENARYOLAR: GÖKNEL'DEN İMAMOĞLU'NA

Göknel, "haksız yere hedef alındığını" savunmuştu. İmamoğlu da "siyasi operasyon" iddiasında. 

Evet “Siyasi operasyon” var ama İmamoğlu ve Özel’in lanse ettiği gibi değil. Yani iktidarın operasyonu değil, parti içi bir operasyon. Sırtından hançerleneni de unutmamak gerek.

Gerçi buna tam siyasi operasyon da diyemeyiz “kısasa kısas”, “soğuk intikam” diyebiliriz.

İSKİ skandalını, Göknel’in aldattığı eşi ortaya çıkarmıştı, bugün de İmamoğlu diploması ile İBB’deki usulsüzlükleri ve kurultayda hile karıştırılması olayını ifşa eden “sırtımdan hançerlendim” diyen Kılıçdaroğlu ve tayfası oldu.

Olay bütünüyle CHP içinde gerçekleşiyor. Öyle ya! Olayın tanıkları CHP'li, pay alan CHP'li, pay isteyen CHP'li, hiç pay alamadığını söyleyen CHP'li, az pay aldığını söyleyen CHP'li, savcılığa giden CHP'li, suç duyurusunda bulunan CHP'li, savcılığa belgeler veren CHP'li, davalı CHP'li, tv’lerde ve sosyal medyada “bunlar hırsız” diyen CHP'li, gözaltına alınan CHP'li, tüm olan bitenleri sevinerek izleyen CHP'li, gözaltına alınanlar CHP’li, tutuklananlar CHP’li, tutukluluğu protesto edenler yine CHP'li.

**

KILIÇDAROĞLU'NUN GÖLGESİ: DESTEK Mİ, HAMLE Mİ?

Deniz Baykal’ın kaset skandalıyla başlayan süreç, 2024 seçimlerinde Muharrem İnce’ye uygulanan baskı ve yine bir kasetle adaylıktan çekilmesiyle devam etti. Kaset vakaları da parti içi üretilmiş ve servis edilmişti.

Ancak bu kez, CHP içindeki kaos farklı. Bu kez söylenti değil, gerçek deliller ve belgeler var.

Peki, kurultayda hile yapıldığı ve İBB’de usulsüzlüklere dair iddiaları kamuoyuna ilk servis eden isimlerin tamamının, Kılıçdaroğlu’na yakın isimler olması bir tesadüf mü?

Basında çıkan “CHP’de iç kaos” haberlerinin hemen ardından, İmamoğlu ile Kılıçdaroğlu’nun birlikte verdiği “baba-oğuluz” pozu daha tazeyken; ertesi gün İmamoğlu’nun meşhur “değişim videosu” yayımlandı.

Her ne kadar “Genel kurul gündemimizde yok” açıklamaları yapılsa da, o videodan yalnızca birkaç ay sonra bugün İmamoğlu’nun davalık olduğu şaibeli kurultay toplandı ve Kılıçdaroğlu koltuğunu Özgür Özel’e devretti.

Şimdi ise İmamoğlu tutuklandıktan bir gün sonra, Kılıçdaroğlu’ndan gelen destek mesajı var.

Ama bu destek gerçekten bir dayanışma mıydı, yoksa CHP içinde dava sürecini etkileyebilecek başka bir pazarlık mesajı mıydı?

Ve en kritik soru şu: Eğer İmamoğlu hapisten çıkarsa ve bu süreçten güçlenerek çıkarsa,

Kılıçdaroğlu, kendi elleriyle kendi siyasi mirasını yok etmiş olmaz mı?

Alışık olduğumuz bir ayrıntı: Kılıçdaroğlu tayfası geri dönüş için imza toplarken, Kemal Kılıçdaroğlu, “Aday olmayacağım” dedi ve sözüne şunu da ekledi; ‘talep olursa gereğini yaparım’. 

Kendisinin aday olacağını söyleyenlere karşı, “Keşke bana da sorsalar, hep benim üzerimden yazıp çiziyorlar, bu durumdan rahatsızım” diyor. Ama attığı tweetlerle parti içinde oluşturduğu kargaşalara değinmiyor.

Açıkçası Deniz Baykal döneminde de “Aday değilim” deyip partinin başına geçen ve hırsına yenik düşüp birçok gafa imza atan birinin bu sözleri bana çok inandırıcı gelmiyor.

“Aday olacak” iddiaları elbette boşuna değil oda parti nabzını yokluyor. Kendini garanti altına almayı başarsaydı “adayım” diyecekti.

Şimdilik rüzgâr onun istediği yönde esmiyor, o yüzden aday olmadı.

“Hangi yüzle aday olacaksın” ,” Kılıçdaroğlu'nu aday gösterenleri partiden ihraç etmek lazım.", “Aday olursa yüzüne tükürürler” tepkilerinden sonra Kılıçdaroğlu, “Aday olmayacağım, imza toplayan arkadaşlara teşekkür ediyorum” dedi.

Ama Süleyman Demirel’in de dediği gibi, “24 saat siyasette çok uzun bir süredir” her şey bir anda değişebilir, her kesten her şey beklenir.

İBB’DE USULSÜZLÜK: DİPLOMA KRİZİ VE DERİN SORUŞTURMALAR

İmamoğlu hakkındaki dosyalar tek değil. Ayrı yürüyen 6 farklı hukuki süreç bulunuyor:

•İstanbul Kongresi ve Kurultay Soruşturmaları: Seçim sürecine dair usulsüzlük iddiaları Ankara Başsavcılığı’na taşındı.

•Beylikdüzü İhale Davası: İhaleye fesat karıştırma iddiasıyla yargılanıyor. Duruşma 11 Nisan’da.

•Sahte Diploma İddiası: YÖK raporuyla başlatılan süreçte diploması iptal edildi, yargı süreci sürüyor.

•Terörle Bağlantı Soruşturması: İBB iştiraklerine PKK ile bağlantılı kişilerin yerleştirildiği iddiası.

•Yolsuzluk ve Rüşvet: Medya AŞ, Kültür AŞ gibi iştiraklerde usulsüz işlemler, ihale oyunları ve rüşvet suçlamaları. Bu dosyadan 23 Mart’ta tutuklandı.

•Yargıya Müdahale ve Hedef Gösterme: Başsavcı ve bilirkişi hakkında yaptığı açıklamalar nedeniyle dava açıldı.

PROTESTO SÜRECİNDEKİ ABSÜRTLÜKLER

-İmamoğlu’nun sokağa çıkın çağrısı sonrası protestoculara “Silivri’ye gelmeyin” uyarısı bir bana absürt gelmemiştir diye düşünüyorum. 

-KEŞKE, Özgür Özel, İmamoğlu’nun sahte diplomasına ilişkin yaptığı açıklamasında şu benzetmeyi yapmasaydı: 

"Neyine iptal olacak? 31 yıl önce biri cinayet işlemiş olsa, zaten zaman aşımından o suç ortadan kalkıyor."

- KEŞKE, Özgür Özel, Saraçhane’deki konuşmasında şu çağrıyı yapmasaydı:

 "Burayı terk edelim, Bozdoğan Kemeri’ne gidelim, polisle çatışalım diyenler el kaldırsın!"

-Tabi bu çağrı sonrası öğrenciler polislere saldırdı, polis tazyikli suyla cevap verince, İBB’ye sığınmaya çalışınca, İBB’nin eylemcileri içeri almaması ve olay sonrası Özel’in çıkıp açıklama yapmaması en absürt durumdu.

- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın eylemcileri dağıtmaya çalışması ve bu sırada yaşanan diyalog ise CHP’nin protestoların kontrolünü kaybettiğini gösteren olay oldu:

Tanal: Yav evimize gidicez ya!

Eylemciler: Ne evi ya!

Tanal: Ne demek ne evi?

Bir başka eylemci: Hakkımızı savunmaya buradayız.

Tanal: Bu saatte hak olmaz.

Eylemci: Abi hak 7/24 yapılır.

Bir başka eylemci: Memleket elden gidiyor saat vakti mi olur?

Tanal: İyi siz bilirisiniz.

ÖZGÜR ÖZEL’DEN DÖRDÜNCÜ BÜYÜK HATA 

1. CHP’nin iç kaosunun üzerini örtmek için kontrol edemeyeceği halkı sokağa çağırmak

2. Polisle çatışma çağrısı ki bu yasal protesto etme hakkına aykırı bir durumdur, ülkeyi dış ülkeler karşısında zor durumda bırakmaya neden olur. 

3.Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, Sivas kongresinde mandacılığı, onca yokluğa ve imkansızlığa rağmen reddetmişken, “Dışarda Türkiye Partisiyiz” diyen Özgür Özel BBC verdiği röportajda, dünyanın ABD’den sonra en büyük sömürgeye sahip ülkesi olan İngiltere’ye mandacılık çağrısında bulundu:

"Nasıl bir gerekçesi var, nasıl bir sebebi var? Bütün Avrupa tepki gösteriyorken, İngiliz İşçi Partisi'nin, Starmer'in bu konuda herhangi bir şey söylememesini gerçekten anlamıyoruz.

Terk edilmişlik hissediyoruz.

İstanbul'un Büyükşehir Belediye Başkanı'nı alıp hapse koyuyorlar ve İngiltere buna ses çıkarmıyor.

O zaman bu nasıl dostluk nasıl kardeş partilik? Bu nasıl demokrasiyi birlikte savunmak? Demokrasinin beşiği İngiltere ve bizim kardeş partimiz İşçi Partisi buna nasıl sessiz kalıyor? 

Gerçekten çok kırgınız?"

*Ben bu açıklamayı Atamıza ve şehitlerimize yapılmış büyük bir hakaret olarak görüyorum.

4. Yerli malı boykot çağrısı! Yıllardır yerli malı haftası kutlayan bir millet olarak, esnafı ve ekonomiyi zor durumda bırakacak bu çağrı hiç olmadı. 

Bir markayı boykot etme hakkımız var ama ne zaman: fahiş fiyat mal satıldığında, sağlığa zararlı veya tüketici yanıltan mal satıyorlarsa, tekelleşmeye yönelik mal satıyorlarsa ve bunun gibi…

Ama ekonomiye darbe vurmayı amaçlayan veya siyasi sonuç elde etmeye yönelik boykotlar, kendimize darbe vurmak demektir, bunun bedelini milletçe öderiz. Tıpkı Terakkipervercilerin sonrasını düşünmeden hareket etmesi sonucu ülkemizin dört bir yanın Avrupalılar tarafından işgal edilip ödediğimiz büyük bedeller gibi.

Bu da şu demek oluyor: CHP iktidara geçmekten çok CHP yönetme için yapılan koltuk savaşını daha çok önemsiyor. CHP koltuğunu, Türkiye’nin bekâsı önüne koyuyor.

CHP bu yanlışlarıyla kendi kendine bir darbe daha vurdu.

İmamoğlu, CHP içindeki Kılıçdaroğlu tayfasının sunduğu belgelerle hapiste, çıktığında kariyeri parlar mı, eğer belgeler CHP tarafından sunulmasaydı evet ama şu an için zor gibi.

Özgür Özel bu açıklamalarıyla doğal yollarla var olan şansını CHP koltuğunda değil ama gelecekteki seçimlerde kaybetti.

Kılıçdaroğlu şimdilik “Aday olmayacağım, imza toplayan arkadaşlara teşekkür ediyorum” dedi. Ama sonrası ne olur bilinmez.

Mansur Yavaş’ın CHP’de zaten hiç şansı yok bunu daha önceki yazılarımda zaten belirtmiştim.

CHP’nin yeni bir yüze ihtiyacı var. Ama CHP’yi kaliteli bir muhalefete dönüştürecek yeni bir yüze.

Yorumlar (0 yorum)
Yorum kurallarını okudum ve kabul ediyorum.
Henüz yorum eklenmemiş, ilk yorum ekleyen siz olun.