İtiraflar, İhraçlar, İddianame: Bir Soruşturmanın Anatomisi

YAYINLAMA
25 Mayıs 2025 11:42
GÜNCELLEME
30 Mayıs 2025 11:55

Bir tarafta soruşturmanın genişlemesi nedeniyle bir türlü tamamlanamayan iddianame,

Diğer tarafta etkin pişmanlık ifadesi veren CHP’lilerin, CHP içinde linç edilip partiden ihraç edilmeleri. Bu sadece CHP’ye özgü de değil, partilerin genel sorunu ama bu durum yaşanan süreçten dolayı CHP’de daha katı ve keskin bir şekilde uygulanıyor. Geçtiğimiz günlerde etkin pişmanlıktan itirafçı olan Ekrem İmamoğlu’nun danışmanı Ertan Yıldız’ı linç edip doğrudan partiden ihraç ettiler.

Gerekçe olarak, "partiye zarar verici eylemlerde bulunmak", soruşturmada "etkin pişmanlık" ifadesi verdiği ve bu süreçte "parti disiplinini ihlal ettiği" gösterildi.

CHP geleneği Baykal ve İnce’ye yapıldığı gibi Yıldız da itibarsızlaştırılmaya çalışıldı.

Sosyal medyada ihraç öncesinde ve sonrasında X'de #ErtanYıldızİstifa etiketi trend oldu.

CHP içi kaynaklar; Yıldız'ı "itirafçı", "davaya ihanet eden" ve "iktidarla iş birliği yapan" şeklinde suçlayan tweetler attı:

CHP'li bir vekil: "Bizim safımızda durmayanların yeri bellidir!"

CHP'li bir il başkanı ise: "İtirafçılık CHP'de yeri olmayan bir davranıştır."

Ancak CHP'nin bazı yerel yöneticileri, bu kararın "hukuki değil, siyasi" olduğunu iddia etti. Örneğin, bir CHP ilçe başkanı (isim vermeden) gazetelere yaptığı açıklamada:

"Etkin pişmanlık yasası devletin bir enstrümanıdır. Böyle cezalar verirsek, hiç kimse hukuka güvenmez."

Yani ihraç kararı, parti içinde "ya bizdensin ya da düşmansın" anlayışını pekiştirdi.

“Yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal” deyimi bu durumu açıklıyor.

Ne parti içinde adalet ne yargı sürecinde adalet! Her iki anlayış yerle yeksan olmuş durumda.

Toplum ise artık açılan davalara ve süreçlere yönelik duyarsız hale geldi. Ve artık somut bir şey görmek istiyor.

Bu soruşturma krizi en çok kime yaradı derseniz, bana göre en çok CHP’ye yaradı.

Sürekli iç karışıklık yaşayan, bir türlü aday seçemeyen, iletişim sürecinde birçok hata yapan (Dilruba süreci, kırmızı kart olayı vs.) CHP’den, gündem belirleyen, AK Parti tabanında da tartıştıran CHP konumuna geldi.

Düşünün o kadar çok önemli konu ve sorun varken, küresel güçte kartlar yeniden dağıtılıp oyun değişirken biz aylardır, CHP ne derse onu tartışıyoruz, Erdoğan bile değiştiremiyor gündemi.

CHP'nin ardından en çok fayda sağlayan parti ise AK Parti. Çünkü CHP’nin koltuk yarışı hırsı nedeniyle kendi içinde başlattığı ve sonrasın kontrol edemediği için büyük bir kriz sarmalına dönen olaylar silsilesini AK Parti daha da körükleyerek (ahtapot benzetmesi) CHP’yi tek bir konunun içine hapsetmiş durumda. Bu da ister erken seçim olsun ister olmasın AK Parti’ye şu kozu veriyor: “Bakın biz ne problemler çözüyoruz, onlar ne ile uğraşıyor.”

Diğer partilere maalesef bu olayda pay yok(!)

İBB SORUŞTURMASINDA EN RAHATSIZ EDİCİ ŞEYLER

-Kum saatli sembollerle, “sabaha yine şenlikli uyanacağız” tweetleriyle operasyon yapılacağının işareti verilmesi.

-Mahkeme tarafından alınan gizlilik ve kısıtlama kararına rağmen davaya ilişkin ayrıntıları televizyon ve sosyal medyada öğrenmek.

-Bu nedenlerle mahkeme önünde yargılanması gereken davanın kamuoyu önünde yargılanır hale gelmesi.

-CHP’nin işi sulandırması

- AK Parti’nin ateşi harlaması

-TV programlarına çıkan yorumcuların sorumsuz sözleri, siyasetçilerin dava sürecine ilişkin sürekli yorum yapması, davayı siyasileştirmenin de ötesinde toplumda zaten aşırı kırılgan olan adalet ve güven anlayışını daha da zedelenmesine yol açması

-Muhalefetinden iktidarına mahkemedeki yargı sürecinden sosyal medyadaki yargı sürecine kadar giden zincirleme iletişim hatalarının hala devam ediyor olması.

-Ve bu durumu düzeltmeye kimsenin niyetinin olmaması.

*

Tutuklama sürecini es geçeceğim çünkü ülkemizde bu süreç oldukça ters işliyor. Daha delillerin toplanıp bitmesi beklenmeden gözaltı kararının alınması sadece İBB davasına özgü bir şey değil.

İddialara göre tutuklamalar yapılıyor ve itiraflar geldikçe soruşturma genişliyor. Bu da beraberinde dalga dalga tutuklama haberlerine ve bitmek bilmeyen iddianameye neden oluyor. Çünkü gelen itiraflar ve tutuklanma ve yeni delillerle İddianameye yeni konular, başlıklar ve isimler ekleniyor. İddianame geciktikçe tutuklular fiilen ceza çekmeye başlıyor. Ve geciken adalet, adalet değil ziyan olan yıllar oluyor.

*

Karanlık kirli bir tarihe sahip olan Amerika’nın sancılı süreçlerden çıkmak için adalet sisteminde bir felsefe olarak benimsediği çok güzel bir nitelendirmesi var: "Kararın adaletli olması yetmez, aynı zamanda adaletli de gözükmek zorundadır".

Aslında bu ifade genellikle 16. yüzyılın sonlarından ve 17. yüzyılın başlarından itibaren tanınmış bir İngiliz avukat ve yargıç olan Sir Edward Coke'a atfedilir. Ama daha sonra Amerikan adalet sisteminin temeli olur. (ABD sözde adaletli ama adaletli görünmede mastır yapmış durumda. Buna en yakın örnek ABD’de öğrenci olan Rümeysa Öztürk olayı: sebepsiz yere tutuklanması eğitim hayatının sonlandırılıp sınır dışı edilmesi ve yaşanan bu süreci çok adaletli gibi lanse etmeleri)

Bu ifade, sadece adaleti yasal anlamda sunmanın değil, aynı zamanda sürecin şeffaf ve halk tarafından adil olarak algılanmasını sağlamanın önemini vurgulamaktadır. Bu ilke, yargı sistemine güvenin korunmasında temeldir ve yasal etik ve adaletin idaresi ile ilgili tartışmalarda sıklıkla belirtilir.

Ve malumunuz bu ilke bizde SIFIR!

İDDANAMENİN UZAMASI DEMEK

-O davanın siyaseti olumsuz yönde etkileyecek demek

-Siyaset yapmayı engelleyecek demek

-Siyaset üzerinden tartışılacak demek

-Bu da sonuç ne olursa olsun toplumda adaletsizlik algısının oluşmasına ve bu algının yerleşmesi demek.

MERAK ETTİKLERİM

  1. Bu soruşturma iş dünyasına da sıçrarsa, ekonomi nasıl etkilenir? (Gidişat iş dünyasına da yansıyacak gibi duruyor)
  2. Soruşturma, kaç yeni tutuklama dalgası doğuracak? Sınır nereye kadar genişleyecek?
  3. Ekrem İmamoğlu da ilerleyen süreçte itirafçı olur mu?
  4. Gizli tanıklar kim? (Keşke dava sonuçlanınca açıklasalar gizli tanıkları da ülkece rahatlasak)
  5. Tüm bu sürecin sonunda, gerçekten adil ve toplumu tatmin eden bir sonuç çıkabilecek mi?

İBB SORUŞTURMASINDA DİKKATİMİ ÇEKENLER

-Ertan Yıldız’ın, İSTAŞ’ın yapması gereken birtakım işleri, özel şirketin yaptığını ve o şirketin gizli ortağının da Ekrem İmamoğlu olduğunu söylemesi ve uçuk rakamlardan bahsetmesi.

-Ertan Yıldız’ın ifadesi sonrası 4. Dalga tutuklamaların başlaması,

-İmamoğlu’nun özel kalem müdürü ve yakın korumasının tutuklanması

-19 Mayıs’ta gazeteci Merdan Yanardağ, TELE 1 yayınında yaptığı açıklamada operasyon ihtimalini değerlendirirken verdiği şu ifade; “Süleymancılara yönelik operasyon, doğrudan Ekrem İmamoğlu’na yönelik bir operasyondur” demesi,

-Ardından Ruşen Çakır’ın Medya Scope’a çıkıp aynı şeyleri söylemesi,

-Birkaç gün sonra da Ankara’da Süleymancılardan bir kişinin gözaltına alınması.

DİKKATİMİ ÇEKTİ.

ÇÖZÜM İÇİN BİRKAÇ NOT

1-İddianame Süreleri Kanunla Sınırlandırılmalı

  • Soruşturma süresi ve iddianame hazırlanma süresi makul bir takvime bağlanmalı. Süre aşımlarında denetim mekanizması devreye girmeli.

2-Siyasi Figürlerin Sürece Müdahalesi Sınırlandırılmalı

  • Siyasetçilerin devam eden davalarla ilgili yorum yapması, yargılamanın sağlığını bozuyor. Bu konuda bir etik protokol ve medya rehberi oluşturulmalı.

3-Gizlilik Kararına Uyulması Sağlanmalı

  • Mahkemenin gizlilik kararları medya ve sosyal medya için de bağlayıcı hale getirilmeli. İhlal edenler hakkında işlem başlatılmalı.

4-Etkin Pişmanlık İfadesi Verenler Siyasetten Dışlanmamalı

  • Hukuki sürece katkı sunan kişilerin siyasi linçe uğramaması için partiler iç tüzüklerini gözden geçirmeli. Hukuka güven, iç disiplinin önüne geçmemeli.

5-Mahkemelerin Görünürlük Kalitesi Artırılmalı

  • Duruşma notları, süreç şeffaflığı açısından kamuoyuyla (yasal çerçevede) paylaşılmalı.
Yorumlar (0 yorum)
Yorum kurallarını okudum ve kabul ediyorum.
Henüz yorum eklenmemiş, ilk yorum ekleyen siz olun.