Ortadoğu’da barış, halkların ortak özlemi.
Fakat büyük güçlerin çıkar oyunları, bu barışı sürekli öteliyor.
Trump’ın “savaşı bitireceğiz” sözü hâlâ kulaklarda. Ancak sahada gördüğümüz, savaşların değil yalnızca yöntemlerin değiştiği. ABD, Suriye’de bir yandan “çekiliyoruz” mesajı veriyor, diğer yandan yeni üs planları, vekil güçler ve ekonomik projeler üzerinden bölgede kalıcılığını sürdürüyor.
TRUMP’IN ÇIKMAZI
Seçim vaatlerini yerine getiremeyen ve fena çuvallayan Trump, Amerikan halkına “askerlerimizi eve getirdim” diyebilmek için Suriye’de üs sayısını sekizden bire indirme planını öne çıkarıyor. Bu, artık yurt dışına asker göndermek istemeyen Amerikan halkını düşünürsek ABD iç siyasetinde alkış toplamak için kullanışlı bir argüman. Ama aynı anda İsrail lobisinin baskısını da göğüslemek zorunda. Çünkü İsrail, parçalanmış bir Suriye istiyor. Güçlü ve merkezi bir devlet, özellikle de Türkiye’nin etkisiyle güçlenirse, İsrail’in planları bozulur.
Aynı zamanda Trump İsrail’i çok da şımartmak istemiyor. Yani kontrolün Tel Aviv'de değil kendisinde olmasını istiyor. Tabi bir yandan da ticari kafa yapısıyla ülke ekonomisini güçlendirmek istiyor.
Trump’ın bu ikileminden dolayı gerek Trump’ın kendisinde gerekse de ABD Ankara Büyükelçisi Tom Barrack’ın dilinde sürekli zikzaklar görüyoruz. Bir gün “Federasyon değil ama biraz altında herkesin kendi dilini kültürünü yaşayabileceği İslamcılık tehdidi olmayan bir yapı” sözleriyle ayrılıkçılara özerklik sinyali veriyor, ertesi gün “Çekiliyoruz. B Planı yok, tek bir Suriye” diyor, başka bir günde çıkıp “YPG/SDG ile koordinasyon devam edecek. ABD’nin müttefikidir” diyor.
YPG/SDG: ÇİFTE STANDART
ABD’nin çelişkisi en net YPG/SDG meselesinde görülüyor. Daha düne kadar terörist dediği PKK ile aynı tuttuğu SDG/YPG’yi bugün “PKK ile bağlantısı yok” deyip müttefik ilan ediyor. Asıl amaç, askerî varlığı azaltırken vekil güçler üzerinden kontrolü sürdürmek.
Üstelik askeri varlıkla yetinmiyor. ABD’nin yeni planı; petrol, ticari limanlar, inşaat projeleri ve uluslararası şirketler aracılığıyla bölgedeki ekonomik ağırlığını artırmak. Yani daha az askerle daha çok ekonomik kazanç. Bu konuda yalnız değil Fransa ve Rusya’da aynı şeyi istiyor.
İSRAİL’İN HESABI
İsrail’in hedefi çok açık: Suriye’nin parçalı yapıda kalması.
Bu parçalanmışlık, İsrail’in güvenlik stratejisini kolaylaştırıyor. Aynı zamanda Gazze’de işlenen insanlık dışı uygulamaların, Filistin’deki zorla göçlerin ve toprak gasplarının daha rahat yürütülmesine zemin hazırlıyor.
İstikrarlı ve kapsayıcı bir Suriye ise İsrail için kâbus senaryosu.
Bu yüzden Trump üzerinde sürekli baskı var. Altını çizmek istediğim nokta şu; Washington’un zikzaklarının bir nedeni de tam olarak bu. İsrail’in istemediği hiçbir adım kolay kolay atılamıyor.
Son haftalarda yaşanan Dürzi–Bedevi çatışmalarında İsrail’in geçici ateşkeste oynadığı rol, aslında Tel Aviv’in istediği şeyin barış değil “kontrollü kriz” olduğunu bir kez daha gösterdi.
TÜRKİYE’NİN DURUŞU
Türk basınında kimi zaman heyecanlı başlıklar atılsa da devletin dili daha temkinli. Çünkü Ankara, ABD’nin “çekilme” açıklamalarının gerçek bir barış niyeti taşımadığını, kontrollü kaos planının yeni versiyonu olduğunu biliyor. Bu yüzden gerekli hazırlıkları yapıyor. Bu hazırlıkların arasında içte birliği kuvvetlendirmekte dahil.
Türkiye hem sınır güvenliğini sağlamak hem de bölge halklarıyla iş birliğini güçlendirmek oldukça kapsamlı stratejiler izliyor ancak bunları dikkatlice takip edip değişen sürece uygun olarak sürekli kendini yenileyip hızlıca aksiyon alınabilmeli. Özellikle bu süreçlerde kullanılan üsluba dikkat edilmeli.
Lakin şunu da eklemekte fayda var: Devlet SDG/YPG’ye bir mühlet verdi ve o süre dolduğunda eğer gerekenler yapılmazsa Türkiye en sert silahlı gücünü kullanmak için hazır beklemekte.
OLASI SENARYOLAR
- Kısa Vadede: ABD üs sayısını azaltır ama SDG üzerinden etkisini sürdürür. İsrail, parçalanmış Suriye ısrarını devam ettirir. İsrail sıkıştığında Dürzi ve Bedevileri yeniden kullanarak çatışma başlatır.
- Orta Vadede: Türkiye, SDG’nin PKK’dan ayrıştırılma oyununa karşı sertleşir. Çatışma riski artar.
- Uzun Vadede: Eğer Türkiye güçlü bir diplomatik ve askeri denge kurarsa, ABD’nin ve İsrail’in “kontrollü kaos” planı boşa çıkar. Aksi durumda bölgede yeni bir kaos dalgası kaçınılmaz olur. ABD zenginliğine zenginlik katarken, İsrail Gazze’yi yok eder Filistin’i tamamen ele geçirir ve vaat edilmiş topraklar hayalini gerçekleştirmek için yüzünü kuzeye döner ve yeni yayılma politikasını devreye sokar.