Türkiye'nin Eurofighter Typhoon savaş uçağı alım sürecinde Almanya’dan beklenen onayın çıkması, sadece bir savunma sanayi gelişmesi değil; aynı zamanda çok katmanlı bir diplomatik satrancın hamlesi olarak değerlendirilmeli.
Berlin yönetimi, yıllardır insan hakları gerekçesiyle satışa direnirken şimdi onay veriyor — hem de oldukça MANİDAR bir zamanlamayla: İSRAİL-SURİYE ARASINDAKİ DİPLOMATİK TEMASLARIN ARİFESİNDE.
Avrupa’nın güvenlik dengeleri yeniden şekillenirken, bu kararda Almanya’nın Trump sonrası oluşan transatlantik boşluğa karşı kendini konumlandırma çabası da açıkça hissediliyor.
**
ALMANYA'NIN ONAYININ ARKASINDAKİ GERÇEKLER
Eurofighter Typhoon, Almanya, Birleşik Krallık, İtalya ve İspanya’nın ortak üretimi olan bir savaş uçağı projesi. Türkiye'nin bu uçaklardan satın alabilmesi için tüm üretici ülkelerin onayı gerekiyordu. İngiltere ve İtalya başından beri olumlu yaklaşırken, Almanya uzun süredir insan hakları ihlalleri, Suriye politikası ve Yunanistan’la olan ilişkileri gerekçe göstererek satışa karşı çıkıyordu.
Ancak Temmuz 2025 itibarıyla Berlin, bu tutumunda taktiksel bir değişikliğe gitti. Savunma alanında paradigma değişikliğine işaret eden bu hamleyle Almanya, Türkiye’ye Eurofighter satışına yeşil ışık yaktı. Bu değişimin arkasında üç temel unsur öne çıkıyor:
- Güvenlik Dengesi: Rusya-Ukrayna savaşı sonrası NATO’nun güney kanadının zayıflaması, Almanya’yı Türkiye ile iş birliğine daha açık hale getirdi. Türkiye’nin savunma kapasitesinin artması, NATO’nun doğu sınırında caydırıcılığı güçlendirecek bir etki yaratıyor.
- Ekonomik Kazanç: Her bir Eurofighter’ın yüzde 33’ü Almanya’da üretiliyor. Türkiye’ye yapılacak olası satış, Alman savunma sanayine milyarlarca euro değerinde gelir ve binlerce kişilik istihdam fırsatı sunuyor.
- ABD’nin Rol Değişimi: Küresel ekonomik krizden Amerika da nasibini aldı. Washington, kendi ekonomisini toparlamaya öncelik verince Avrupa güvenliğine olan ilgisi azaldı. Trump’ın Avrupa Birliği ülkelerine yönelik sert çıkış ve politikaları, AB ülkelerinin güvenlik açısından Türkiye’ye yönelmesini sağladı. Almanya da bu ortamda kendi güvenlik boşluğunu doldurmak için Türkiye ile daha esnek bir savunma politikası izlemeye başladı.
**
TÜRKİYE NEDEN EUROFİGHTER ALIYOR? KAAN PROJESİ YETİŞECEK Mİ?
Türkiye’nin Eurofighter Typhoon alım planı, sadece bir silahlanma tercihi değil; aynı zamanda stratejik bir boşluğu doldurma hamlesi. Bu ihtiyacın arkasında üç ana neden bulunuyor:
- F-35 Krizi: Türkiye, 2019’da Rus yapımı S-400 hava savunma sistemini almasının ardından ABD’nin liderliğindeki F-35 projesinden çıkarıldı. Bu durum, Türk Hava Kuvvetleri’nin modernleşme sürecinde ciddi bir boşluk yarattı.
- Yaşlanan Filolar: Envanterdeki F-4E Phantom II’ler artık kullanım ömrünün sonuna gelirken, F-16’lar da hızla yaşlanıyor. ABD’den talep edilen 40 yeni F-16 ve 79 modernizasyon kiti ise Kongre’deki siyasi engeller nedeniyle hâlâ belirsizliğini koruyor.
- KAAN’ın Zamanlaması: Türkiye’nin yerli savaş uçağı KAAN projesi, uzun vadede bu ihtiyacı karşılamayı hedefliyor. İlk uçuşunu gerçekleştirse de, KAAN’ın 2030’ların başında tam kapasiteye ulaşması bekleniyor.Bu süreçte oluşan “kritik hava gücü boşluğu”, Türkiye’yi geçici ama etkili bir çözüm arayışına itti.
İşte bu noktada devreye Eurofighter Typhoon giriyor. Avrupa yapımı bu uçaklar, hem operasyonel kabiliyetleriyle mevcut boşluğu kapatabilecek düzeyde hem de NATO uyumluluğu sayesinde Batı’yla askeri entegrasyonu sürdürebilecek bir araç.
Bu alım sadece teknik bir geçiş çözümü değil; aynı zamanda “Türkiye’nin Batı savunma sistemleriyle bağlarını koparmadığına” da bir mesaj niteliğinde.
**
BU ONAYIN ZAMANLAMASI TESADÜF MÜ?
Suriye-İsrail görüşmeleri ve stratejik satranç...
Eurofighter onayının duyurulma tarihi, yalnızca savunma sanayi açısından değil, diplomatik ve jeopolitik zamanlama bakımından da dikkat çekici. Almanya’nın Türkiye’ye satış onayı verdiği hafta, İsrail ile Suriye arasında yıllar sonra ilk kez müzakere sinyalleri geldi. Peki bu bir tesadüf mü?
Manidar Zamanlama: Ortadoğu’da yeniden bir masa kurulurken, Türkiye’ye verilen Eurofighter onayı, Ankara'nın bu denklemde daha güçlü bir pozisyon almasına zemin hazırlıyor. “Görüşmelere güçlü gir” mesajı mı veriliyor?
Bir gün sonra dikkat çeken bir gelişme daha yaşandı:
23 Temmuz’da Şam’a TSK’nın danışmanlık ve koruma desteği vereceği duyuruldu. Milli Savunma Bakanlığı, Suriye yönetiminin Türkiye'den resmen askeri destek talep ettiğini açıkladı. Destek; askeri danışmanlık, eğitim ve savunma sanayi ürünlerinin kullanımı gibi çok katmanlı unsurları içeriyor. Türkiye'nin Şam’daki askeri kapasitesinin artırılması, yalnızca DEAŞ’la mücadele değil, aynı zamanda bölgesel güç projeksiyonunun bir parçası. Bu gelişmelerin peş peşe gelmesi, “Hiçbir şey tesadüf değil” düşüncesini güçlendiriyor. Türkiye bu kez hem diplomatik hem askeri caydırıcılık kartlarıyla sahada.
Caydırıcılık Hesabı: İsrail’in İran’la yaşadığı gerilim ve Suriye’ye yönelik hava saldırıları ortadayken, Türkiye’nin askeri kapasitesini artırması, dolaylı olarak bölgede denge unsuru olma pozisyonunu pekiştiriyor. Ankara, sahada edilgen değil, denklem kuran bir aktör olarak konumlanıyor.
Trump Etkisi: ABD’deki belirsizlik ortamı ve Trump sonrası oluşabilecek kırılganlık, Avrupa’yı daha fazla sorumluluk almaya zorluyor. Almanya'nın bu hamlesiyle hem Türkiye ile savunma ilişkilerini güçlendirmesi hem de bölgedeki güç paylaşımında denge arayışı dikkat çekiyor.
Bu gelişmeler tesadüf değil. Uluslararası ilişkilerde sürprizlerin değil, stratejik hesapların konuştuğu bir dönemdeyiz.
**
YUNANİSTAN CEPHESİNDE ALARM ZİLLERİ
Rafale ve F-35 yatırımları boşa mı düşüyor?
Yunanistan, son yıllarda Fransa'dan aldığı Rafale savaş uçakları ve ABD'den beklediği F-35 teslimatlarıyla Ege'de üstünlük kurmayı hedefliyordu. Ancak Türkiye’nin Eurofighter hamlesi, Atina’da dengelerin yeniden gözden geçirilmesine yol açtı. Ankara'nın modern savaş uçağı envanterini kısa sürede güçlendirmesi, Ege'deki hava üstünlüğü yarışında yeni bir sayfa açıyor.
Avrupa Savunma Mimarisinde Türkiye Geri Mi Dönüyor?
Bu gelişme yalnızca ikili rekabet açısından değil, Avrupa’nın savunma mimarisi açısından da anlamlı. Almanya'nın vetosunu kaldırarak Türkiye'ye onay vermesi, Avrupa ülkeleri arasında “Türkiye’yi dışlamak ne kadar sürdürülebilir?” sorusunu gündeme taşıdı. Türkiye'nin yeniden Avrupa savunma denklemine entegre olması, hem NATO’nun güney kanadını hem de Avrupa güvenliğini doğrudan etkiliyor.
“Türkiyesiz Avrupa Güvenliği” Vizyonunun Çöküşü
Son dönemde Yunanistan'ın başlattığı ve Avrupa’da dillendirilen "Türkiyesiz Avrupa güvenliği" söylemi, bu gelişmeler ışığında zayıflamış durumda. Türkiye, hem coğrafi konumu hem de askeri kapasitesiyle bölgedeki istikrarın anahtarı olmaya devam ediyor. Eurofighter onayı, bu vizyonun gerçekçi olmadığını net biçimde ortaya koyuyor.
İSRAİL’İN TEPKİSİ: ENDİŞE VE UYARI
Eurofighter satışına yalnızca Yunanistan değil, İsrail de tepki gösterdi. Ana muhalefet lideri Yair Lapid, “Türkiye, Orta Doğu’nun en güçlü donanmasına sahip. Şimdi de havada eşitlik kurmak istiyor. Bu tehlikeli bir durum.” sözleriyle gelişmeyi eleştirdi. Lapid, Almanya ve İngiltere’yi Türkiye’ye satış izni vermekle suçlarken, İsrail hükümetini “işlevsiz” olarak nitelendirdi.
Jerusalem Post’a konuşan bir savunma yetkilisi ise, Eurofighter’ların doğrudan bir tehdit oluşturmadığını ancak bu kapasite artışının İsrail’in stratejik üstünlüğünü uzun vadede zayıflatabileceğini belirtti. Türkiye’nin askeri kapasitesindeki bu artış, Tel Aviv’de dikkatle takip ediliyor.
Türkiye, bu kapasite artışıyla sadece bölgesel değil, Avrupa güvenliği açısından da merkezî konuma yerleşiyor. Eurofighter onayı, bu vizyonun gerçekçi olmadığını net biçimde ortaya koyuyor.
**
YENİ BİR DÖNEMİN EŞİĞİNDE
Türkiye’nin Eurofighter Typhoon hamlesi, sadece bir savaş uçağı tedariki değil; aynı zamanda askeri, diplomatik ve jeopolitik düzlemde büyük bir paradigma değişiminin habercisi. Almanya’nın uzun süredir sürdürdüğü “hayır” tutumundan “evet”e geçişi, sadece teknik bir karar değil; NATO içi dengeler, Avrupa güvenliği, ABD’nin küresel rol değişimi ve Türkiye’nin artan stratejik öneminin bir yansıması.
KAAN projesi tam anlamıyla devreye girene kadar Türkiye'nin hava gücünde oluşan boşluğu Eurofighter’larla doldurması, geçici ama etkili bir çözüm sunuyor. Aynı zamanda Avrupa merkezli bir savunma sistemine geçiş anlamına gelen bu süreç, Türk Hava Kuvvetleri’nin yapısal dönüşümünü de beraberinde getiriyor.
Türkiye artık sadece bir alıcı değil, aynı zamanda ortak, üretici ve bölgesel denge kurucu bir aktör. Bu gelişmeler, Yunanistan’ın "Türkiyesiz Avrupa güvenliği" stratejisini çökerterek, İsrail gibi bölgesel aktörlerde de alarm zillerini çaldırıyor.
Bu tarihi onay, Türkiye’nin sadece göklerde değil, diplomaside de yeni bir oyun kurucu haline geldiğini gösteriyor.