CHP bugün öyle bir noktaya geldi ki, “tek aday, tek adamlı kongre” yapmak partinin 6 okuna adeta yeni bir “kurultaycılık oku” ekledi. Ancak bu yanlış ok, diğer altı oku da gölgede bırakıyor.
CHP’nin kendi içinde açtığı davalar…
CHP’lilerin birbirini istemediği açıklamalar…
CHP’lilerin CHP’lileri protesto etmesi…
CHP’lilerin CHP’lileri linç etmesi…
Kısacası parti içinde tam anlamıyla bir kaos yaşanıyor.
Özgür Özel’in Rolü
Bu süreçte asıl sorumluluk CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e düşüyor. Bir lider olarak süreci yatıştırmak, siyaset üretmek ve Atatürk’ün partisine yakışır çözüm önerileri sunmak yerine, Özel kolaya kaçarak süreci AK Parti ve Erdoğan karşıtlığı üzerinden götürmeye çalışıyor. Bu da CHP’yi daha da çıkmaza sürüklüyor.
Oysa Özel’in bir adım geri çekilip kendini sorgulaması gerekirdi. Aksi halde, Kılıçdaroğlu’ndan daha kötü bir yola sapacak ve partiyi bataklığın içinde bırakan isim olarak anılacak.
Kurultay ve Adaylık Krizi
Süreci biraz da iyi gözlemleyebilmek için olayın başlangıcına bir geri dönelim:
-5 Kasım 2023'te 38. Cumhuriyet Halk Partisi Olağan Kurultayı'nda CHP genel başkanı seçildi.
“Cumhurbaşkanı adayı olacak mısınız?” sorusuna şu yanıtı verdi:
8 Nisan 2024’te Sabah Gazetesi Yavuz Donat’a verdiği röportajda, “Ben teknik direktörüm, şu anda takımda iki forvet var... Biri Mansur Yavaş, diğeri Ekrem İmamoğlu...” demişti.
24 Ağustos 2024’te HaberTürk’te Faruk Aksoy’un programında “Cumhurbaşkanı adayı olacak mısınız?” sorusuna, “Ben teknik direktörüm, iki forvet var” sözlerini yineleyerek partinin iki güçlü adayına eşit mesafede olduğunu göstermeye çalıştı.
*
Ancak perde arkasında yapılan anketlerde Mansur Yavaş’ın önde çıktığı, buna karşılık partideki ağırlığın İmamoğlu’ndan yana olduğu biliniyordu.
Yüzeyde “denge siyaseti” sürdürülse de gerilimin giderek artması kaçınılmazdı. Nitekim 9 Şubat 2025’te Özel, İmamoğlu ve Yavaş’ın bir araya geldiği “adaylık zirvesi” sonrası, “çatışma yok, yarışma var” mesajı vermek zorunda kaldı.
*
2024’te İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik “para sayma görüntüleri” gündeme geldi ve ilk dalga iddialar kamuoyuna yansıdı.
Mart 2025’in başında soruşturmanın genişletilmesiyle birlikte yeni belgeler ortaya çıktı ve Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanma ihtimali konuşulmaya başlandı.
Bu atmosferde, 6 Mart 2025’te İmamoğlu CHP’den cumhurbaşkanlığı aday adaylığını açıkladı. Ancak 19 Mart 2025’te yeni kamera kayıtlarının (korumaların kameraları kapattığı görüntüler) gündeme gelmesi üzerine gözaltına alındı ve 23 Mart’ta da tutuklandı.
Yaklaşık bir hafta sonra Mansur Yavaş, “İmamoğlu içerdeyken aday olmam doğru olmaz” diyerek sürecin dışında kaldı. (Zaten üçlü adaylık zirvesinin amacı da Yavaş’ı devre dışı bırakmaktı.)
CHP Genel Başkanı Özgür Özel ise, “Adayımızı tutukladılar” çıkışıyla bu süreci sahiplenirken, Yavaş’ın geri çekilmesinin ardından İmamoğlu 23 Mart 2025’te tek aday olarak yapılan kurultay seçiminde tek adam olarak “kazandı” ve partinin resmî cumhurbaşkanı adayı ilan edildi.
**
Aynı dönemde Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde konserlerde usulsüzlük iddialarıyla açılan soruşturma, savcının yeni delillere ulaşması üzerine Mansur Yavaş’ın da yeniden ifadesinin istenmesine yol açtı.
Özel’in Çelişkili Tutumu
Mansur Yavaş’ın da tutuklanma ihtimali tartışılmaya başlanınca, Özgür Özel’in tavrı bir anda değişti. Daha önce kurultayda Yavaş’ı devre dışı bırakmak için uğraşan Özel, bu kez Evrensel gazetesine yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Mansur Yavaş anketlerde önde çıkıyor. Eğer İmamoğlu aday olamazsa, ki diploması iptal edildiği ve tutuklu olduğu için olamayacak, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Mansur Yavaş olur.”
Yani onca anket sonuçlarına rağmen bin bir cambazlıkla dışlayıp devre dışı bıraktıkları Mansur Yavaş’a yüzlerini yeniden döndüler.
Görünen o ki, CHP’de cumhurbaşkanı adayı olabilmenin tek kriteri artık başarı ya da vizyon değil.
İBB’de para sayma görüntülerinden tutuklanma ihtimaline, ABB’de yolsuzluk dosyalarına kadar adaya “yolsuzluk gölgesi” düşmesi yetiyor.
Kısacası CHP’nin cumhurbaşkanlığı adaylık kriteri basit: Hakkınızda bir soruşturma olsun, tutuklanma ihtimaliniz bulunsun, gerisini partinin kurultay siyaseti halleder!
Ancak belki de asıl çıkış yolu, bu kısır döngüyü kırmak için erkenden değil de Cumhurbaşkanlığı seçim yılı yaklaştığında aday kriterlerini netleştirmek ve yolsuzluk iddialarından arınmış, tüm kesimlere hitap edebilecek isimler etrafında uzlaşmaktan geçiyor.