Ateşkes mi, Ara Durak mı? Trump Planı, Netanyahu Siyaseti ve Hamas’ın Hesabı

YAYINLAMA
12 Ekim 2025 10:40
GÜNCELLEME
23 Ekim 2025 23:48

Plan çok; uygulama mayın tarlası. 

İsrail’in sözde “güvenlik doktrini”, Hamas’ın kırmızı çizgileri ve Trump’ın takvimi aynı anda yürür mü?

Ortadoğu masasına yeni bir paket daha kondu: Trump’ın 20–21 maddelik çerçevesi, Blair’in adının geçtiği “geçiş otoritesi” fikri, yoğun insani yardım, rehine-tutuklu değişimi, aşamalı çekilme…

Kâğıt üzerinde her şey bir “başlangıç”a benziyor.

Fakat sahada işleyen siyaset, bu başlıkları kolayca ara durağa çevirebilir. Hadi gelin aşağıda, tartışmayı omurgasına ayırıp netleştirmeye çalışalım.

1) İsrail gerçekten barış istiyor mu?

Kısaca hayır. Sadece dünyadaki tepkileri yatıştırmak için taktiksel ateşkes ve stratejik erteleme!

Netanyahu koalisyonunun omurgasında duran aşırı sağ çizgi (güvenlik kuşağı/askerden arındırma ısrarı, Gazze’de nihai yetki için “kalıcı kontrol” talebi, Batı Şeria’da ilhak eğilimi), “barış”ı çoğu zaman kontrol rejimi olarak okuyor.

Bu nedenle “çekilme” söylemi, sahada güvenlik şeritleri ve denetim mekanizmalarıyla birlikte geliyor. Bu, ateşkesi mümkün kılsa da nihai siyasi çözümü öteler.

Tabii Siyonistlerin “vaat edilmiş topraklar” hayalini ve buna olan güçlü inancı da hesaba katarsak imkânsız.

2) Trump planı oyunu değiştirir mi?

Evet yön verir ama tek başına belirleyemez.

Planın dayandığı üç gevrek eklem var:

İsrail iç dengesi: Smotrich–Ben-Gvir hattının itiraz eşiği çok düşük; Netanyahu, Washington’la krizi göze almadan iç koalisyonunu dağılmaktan korumak zorunda.

Saha takvimi: “72 saatte rehine, 24 saatte hatlara çekilme, günde 600 TIR yardım” gibi sert süreler, enkaz, tünel ağı ve idari kapasiteyle çarpışıyor. Ha bir de İsrail, Türkiye’yi hiçbir şekilde bölgede görmek istemiyor (bu ayrı bir köşe yazısı).

Arap angajmanı: Finansman ve diplomatik şemsiye var; fakat “çok uluslu güç/yerel güvenlik” kısmında askerî katkı isteksiz. Bu da uygulamayı mayın tarlasına çeviriyor.

3) Tony Blair’li “geçiş otoritesi”: köprü mü, dondurma mı?

İdari stabilite vaadi ile “ikinci manda” algısı arasında gidip geliyor.

Afganistan ve Irak’ta bıraktığı oldukça kötü miras (sadece Irak’a düzenlenen saldırıda 200 binin üzerinde sivil can verdi) düşünüldüğünde, BM şemsiyesi ve 3–5 yıla yayılabilecek bir geçişte egemenlik ve meşruiyet riskleri yüksek.

Bana göre Trump, kendince bir gözü toprağa bakan Blair’e hatalarını düzeltme şansı verdi. “Kendi yarattığı kanlı kaoslar zincirini, düzeltmeyi başardı” dedirtmek için.

Üzgünüm Blair ama İsrail ile üzerindeki kanı temizlemek pek mümkün gözükmüyor.

Elbette süreç doğru tasarlanıp uygulanırsa seçim, hizmet ve güvenlikte nefes alanı yaratır; yanlış kurgulanırsa, dondurulmuş statü üretir.

4) Hamas: İlk fazın kazananı mı, ertelenmiş dosyaların rehinesi mi?

Hamas ilk fazda “teslimiyet yok, zorla tahliye yok” çerçevesini metne sokarak insani ve lojistik kazanımlar (yardım akışı, esir-tutuklu değişimi, sivil idarede teknokrat seçenekleri) elde etti.

Ancak bu kazanımların karşısında ertelenmiş, hatta ileride daha zorlu hale gelecek dosyalar var: silahsızlanma, yabancı birlik, nihai yönetişim.

Kısa vadede nefes aldı ama uzun vadede belirsizlik büyüdü.

Bu tablo, Hamas’a “savaşın değil, müzakerenin rehinesi olma” riskini taşıyor.

5) Türkiye’nin rolü: eşik yöneticisi

Ankara, garantör-arabulucu pozisyonuyla uygulama gecikmelerini masaya geri çeviren bir eşik aktör olarak sahada.

İnsani koridor, rehineler ve sahadaki güvenlik-diplomasi dengesinde temas trafiğini sürükleyen rolüyle, Hamas’ı ikna etmesi ve tarafların “güven yok ama irade var” dediği anlarda süreci ayakta tutuyor.

6) Gerçek riskler: metin dışındaki çarpanlar

İsrail’in koalisyon aritmetiği: Tel Aviv’de iç siyaset sertleşirse, sahadaki uygulama “kademeli ihlal–geciktirme” döngüsüne girebilir.

Saha sürtünmesi: Enkaz, tünel, sınır kapıları, idari kapasite, kayıp ölüler ve enkaz altındaki cansız bedenler... Takvim kaydıkça karşılıklı suçlamalar ve bahaneler artar.

Aşırı uçların sabotajı: Roket, drone, suikast gibi tekil eylemler politik ivmeyi kolayca parçalar.

Meşruiyet zinciri: Geçiş otoritesinin kimden yetki aldığı, güvenlik aygıtının kime hesap verdiği netleşmezse toplum desteği kırılgan kalır.

7) “Ara durak”tan “başlangıç”a dönüşümün şartları
1. Takvimde esneklik + şeffaf raporlama: Her gecikme için kamuya açık teknik gerekçe ve yeni tarih.
2. Güvenlik kuşağı yerine güvenlik mimarisi: Sınır güvenliği, sivil özgürlüklerle dengelenmeli; “kalıcı kontrol” algısı kırılmalı.
3. Yerel sahiplik: Geçiş otoritesi, belediye-sendika-STK-ticaret odalarıyla kurumsal bağ kurmalı; tek merkezli vesayet algısı dağıtılmalı.
4. Garanti mekanizması: ABD, Türkiye, Katar, Mısır gibi aktörlerin ortak “uygulama paneli” düzenli ilerleme ölçütleriyle çalışmalı.
5. Siyasi ufuk: “Filistin Devleti’ne güvenilir yol” somutlaştırılmalı (tarihsel eşikler, reform takvimi, seçim parametreleri).

8) Başlangıç mı, ara durak mı?

Metinler umut veriyor; siyasi fizik ise şunu söylüyor:
- Bu paketin kaderi, metnin güzel cümlelerinde değil, İsrail iç koalisyon aritmetiği,
- sahadaki teknik gerçekçilik,
- garantörlerin dayanıklılığı üçgeninde belirlenecek.

Üçü aynı anda çalışırsa bu, bir başlangıç olabilir. Biri aksarsa bildik döngüye döneriz: ateşkes → ihlal → erteleme.

Parlak fotoğraflar, sıcak telefonlar, sert spotlar ne derse desin; diplomatik karşılık her zaman Washington’daki ve bölgedeki politik dengeler tarafından yeniden yazılır.

Bu yüzden bugün “başlangıç”a benzeyen her adım, yarın “ara durak” çıkabilir—ya da tam tersi.

Hele işin içinde İsrail varsa…

Yorumlar (0 yorum)
Yorum kurallarını okudum ve kabul ediyorum.
Henüz yorum eklenmemiş, ilk yorum ekleyen siz olun.