“Terörsüz Türkiye”…
Kulağa umut gibi geliyor, değil mi?
Masalarda konuşulan, uluslararası dengelerin araladığı büyük bir kapı.
Konjonktür uygun, şartlar müsait, dünya bu sayfayı açmamız için adeta hazır bekliyor.
Peki biz?
Hadi söyleyin bana…
Toplum gerçekten bu sürece hazır mı?
Biz hazır mıyız?
Siz hazır mısınız?
Bence hazır DEĞİL-İZ
Çünkü bu süreci tabanına doğru düzgün anlatabilen tek bir siyasi aktör yok.
Neden?
Siyaset kendi içine gömülmüş durumda.
Bir Parol etkisi gibi… geçici bir rahatlama sağlıyor ama ağrının kaynağına dokunmuyor.
Belki Devlet Bahçeli başta olmak üzere bazı isimler “bu sürecin ruhu budur” dedi.
Ama bu ülkenin toplumsal hassasiyetlerini, duygusal reflekslerini, tarihsel hafızasını gözeterek toplumun ruhuna temas eden oldu mu?
HAYIR.
***
Gündem İBB–CHP Tartışmalarına Kilitlenmiş Durumda
Hadi buradan devam edelim…
Türkiye aylardır İBB davası, İmamoğlu polemikleri, CHP iç tartışmaları ve iktidar–muhalefet çekişmesiyle meşgul.
Ne zaman gerçek bir toplumsal mesele konuşulacak olsa, hemen bir sis perdesi çekiliyor.
CHP’nin İmralı heyetine itirazı, siyasal refleksin ötesine geçemedi.
İktidar cephesi ise savunma pozisyonunda; süreci geniş topluma yayacak bir dil kuramıyor.
Oysa bu süreci başlatan iki isim — Bahçeli ve Erdoğan — yıllardır görülmeyen çıkışlar yaptı.
Cesur, riskli ve siyasi bedeli ağır adımlar…
Ama sonra?
Kendi ittifaklarından gelen sert refleksler, muhalefetin alışıldık tepkileri, milliyetçi partilerin geleneksel dili…
Hepsi sürecin ruhunu bulandırdı.
Yıllardır her meselenin siyasileştirilmesi refleksi, bu süreci de kurban etmeye başladı.
Bir Majezik etkisi daha: acı dinecek sanılıyor ama kök neden yerinde duruyor.
Ve işte bu yüzden soruyorum:
Böyle bir gündemle bu ülkeye hangi büyük süreç anlatılabilir?
Bu atmosfer “Terörsüz Türkiye” ihtimalinin üzerine çöküyor.
Hani çığ düşmeden önce o sessiz biriken kar vardır ya…
Aynı o.
***
Büyük Süreçler Büyük Duygusal Hazırlık İster
Terörle mücadelede yeni bir sayfa açmak teknik bir operasyon değildir.
- Bu bir duygu meselesi.
- Bu bir güven meselesi.
- Bu bir toplumsal hafıza meselesi.
Velhasılıkelâm…
- Toplum ikna edilmeden hiçbir süreç yürümez.
- Süreç şeffaf anlatılmalı,
- Gündemin en önüne taşınmalı,
- Sağ–sol–milliyetçi her çizgi kendi tabanını bu sayfaya hazırlamalı,
- Dili yumuşatan, tansiyonu düşüren bir hat kurulmalı,
- Siyasiler sadece kendi tabanına değil, tüm topluma konuşmalı.
Hâlâ kendi iç tartışmalarının molozunda yol arayan bir ülke nasıl “terörsüz bir dönem” bekleyecek?
***
Liderlere Bir Çağrı
Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Sayın Bahçeli…
Bu süreci başlatan iki lider olarak sizlere bir şey söylemek istiyorum:
CHP komisyona üye vermedi diye, “hainlik” gibi ağır ithamlarla konuşmak,
bu büyük ve hassas sürecin ruhunu zedeliyor.
Evet, bu süreç hassas.
Elbette pürüzler olacak.
Hatta zaman zaman ciddi zıtlaşmalar yaşanacak.
Ama görev, bu pürüzlerin büyümeden, kırmadan, dökmeden aşılmasını sağlamak.
Bu yüzden en büyük hassasiyeti sizlerin göstermesi gerekir.
Daha ılımlı bir yaklaşım sadece süreci korumaz;
CHP tabanının ikna edilmesini de kolaylaştırır.
Aynı şekilde…
Sayın Özel,
Siz de “Şimdi iktidar zamanı” derken, “Atatürk’ün yolundan sapmayacağız” derken,
üslubunuzu daha dikkatli kullanmak zorundasınız.
Çünkü her partinin kendi tabanını ikna sürecinde,
liderlerin birbirlerine karşı kullandığı ton belirleyici oluyor.
Bu ülkede siyaset bir kez olsun birbirine ılımlı, yapıcı konuşamaz mı?
Toplumun geleceği için omuz omuza duramayacak mıyız?
***
Dünya Terörsüz Türkiye’yi bekliyor…
Ama Türkiye hâlâ kendi iç tartışmalarının molozunda yol arıyor.