İçimdeki varlık, yokluk diye inliyor

YAYINLAMA
16 Mayıs 2025 23:47
GÜNCELLEME
16 Mayıs 2025 23:49

Benliğin Ddayatması

İnsan var olduğunu kanıtlamak için sürekli bir çaba içinde. Benlik, görünmek ister fark edilmek, tanınmak, hatırlanmak ister. Dışarıdan gelen her yansıma onun için bir besindir. Başkalarının gözleriyle var olur. Adımız, başarılarımız, tercihlerimiz tümü benliğin inşa ettiği bir vitrindir. Ancak bu vitrin ne kadar parlatılırsa parlatılsın, gecenin sessizliğinde içimizden gelen başka bir ses bu yapay bütünlüğü sorgulamaya başlar.

Görünürlüğün yorgunluğu

Modern zaman, benliği yüceltmekte usta. Sosyal medya profillerimizle birer “benlik vitrini” kuruyoruz. Her fotoğraf, her paylaşım, her düşünce parçası aslında görünür olmak için verilen bir savaşın cephanesi. Beğenilmek, onay almak, hatırlanmak… Ama bu yoğun görünürlük arzusu, ruhu adım adım susturuyor. Ruh, gösteriye tahammül edemez çünkü onun dili gösteriş değil, derinliktir. İçsel sessizliktir.

Ruhun direnişi

Benliğin gösterisine karşın, ruhun başka bir yönelimi vardır. Ruh görünmek istemez, aksine silinmek ister. Ruh için varlık maddi anlamda bir yük, bir fazlalıktır. Gerçekliğin ağır katmanlarını aşmak için önce bu yüklerden arınmak gerekir. Ruh, boşlukla barışıktır çünkü orada özüyle baş başadır. Ruhun ihtiyacı sahip olmak değil, bırakmaktır. Ve çoğu zaman bu bırakış, yokluk gibi görünür. Ama belki de en sahici varoluş oradadır.

Tasavvufun hiçlik kapısı

Bu çelişkiyi anlamak için dönüp kadim öğretilere bakmak gerek. Tasavvuf, benliğin mutlak bir engel olduğunu söyler. “Hiçlik” bir kaybolma değil, hakikate dönüş biçimidir. Benlik ortadan kalktığında, hakikatle yüzleşme başlar. Ego sustuğunda, kalbin sesi duyulur. Bu anlayışa göre insan, gerçek anlamda ancak yoklukta var olur. Varlık yanıltıcıdır çünkü şekil verir ama özü örter.

İçsel  gerilim ve kırılma noktası

Ben de bu çelişkinin içinde büyüdüm. Ne zaman bir şey başarsam, içimde bir parçam sessizce geri çekiliyor. Ne zaman bir kalabalıkta kendimi güçlü hissetsem, yalnız kalınca içimde bir boşluk büyüyor. Artık bu çelişki beni korkutmuyor. Çünkü onunla yaşamayı öğreniyorum. Her “ben” dediğimde biraz daha uzaklaşıyorum kendimden. Ama belki de gerçek kendilik, bu uzaklaşmanın tam ortasında duruyor.

Kabullenmenin eşiği

Bu yazıyı yazarken fark ettim: Ruhum, benliğimi affetmiyor ama onu yargılamıyor da. Sadece kendi yoluna çağırıyor. Sakin, suskun ve sabırlı. Artık bu iki sesi bastırmaya çalışmıyorum. İkisini de dinlemeyi, ikisinin geriliminde yürümeyi öğreniyorum. Ne yalnızca benliğimle varım, ne de bütünüyle ruhumla. Belki de insan, bu iki kutbun arasındaki gerilimde olgunlaşır. Ve içimdeki varlık, yokluk diye inlemeye devam eder. Bu sesi susturmuyorum artık. Ona kulak veriyorum.

Yorumlar (0 yorum)
Yorum kurallarını okudum ve kabul ediyorum.
Henüz yorum eklenmemiş, ilk yorum ekleyen siz olun.