Günümüz dünyasında teknoloji, yaşamın her alanına olduğu gibi eğitime de derin bir şekilde nüfuz etmiş durumda. Artık sadece bir “destek aracı” olmaktan çıkıp eğitimin şekillendirici unsurlarından biri haline geldi. Ancak bu dönüşüm, beraberinde bazı soruları da getiriyor: Teknoloji eğitimin hizmetinde mi olmalı, yoksa eğitim teknolojinin hızına mı yetişmeye çalışmalı?
Pandemi dönemi, uzaktan eğitimle birlikte bu dönüşümü hızlandırdı. Öğrenciler sınıf arkadaşlarını ekranlardan görmeye, öğretmenler dersi video konferanslarla anlatmaya alıştı. Dijital tahtalar, çevrim içi ödev platformları, yapay zekâ destekli eğitim uygulamaları artık birçok okulda standart hale geldi. Fakat teknolojinin eğitime kattıkları kadar, götürdüklerini de sorgulamak gerekiyor.
Her öğrenciye eşit erişim imkânı sunulmadığında, teknoloji dijital uçurumu derinleştirebiliyor. İnternete erişimi olmayan bir öğrenci için çevrim içi bir ders, öğretim değil dışlanma aracı haline gelebiliyor. Ayrıca, ekran süresinin artması; dikkat eksikliği, sosyal etkileşim eksikliği ve fiziksel sağlık sorunları gibi riskleri de beraberinde getiriyor.
Öte yandan teknoloji, doğru kullanıldığında eğitimi bireyselleştirmenin ve öğrenciyi merkeze almanın en etkili yollarından biri. Öğrencinin seviyesine göre içerik sunabilen yapay zekâ sistemleri, öğrenme hızını artırabiliyor. Artırılmış gerçeklik sayesinde tarihi bir olayı sınıfta “yaşamak” ya da sanal laboratuvarlarda deney yapmak, geçmişte hayal bile edilemezdi.
Eğitimcilerin, teknolojiyi bir amaç değil; öğrenme sürecini zenginleştiren bir araç olarak görmesi gerekiyor. Eğitimde esas olan, öğrenciye düşünmeyi, sorgulamayı ve üretmeyi öğretmekse, teknoloji bu yolda bir köprü olmalı. Ancak bu köprünün nereye çıktığına, kimlerin geçebildiğine ve nasıl yüründüğüne dikkat etmezsek, teknoloji fark yaratan değil, fark açan bir unsur haline gelir.
Sonuç olarak, teknoloji ne tek başına bir çözüm ne de başlı başına bir tehdit. Doğru ellerde, bilinçli yaklaşımlarla kullanıldığında eğitimdeki en güçlü yardımcı olabilir. Ama her zaman hatırlamalıyız: Ekranlar değil, insanlar öğretir.