Bir zamanlar güzellik; doğallıkla, sağlıkla ve farklılıklarla tanımlanırken, bugün popüler kültür bu tanımı dar bir çerçeveye sıkıştırmış durumda. Sosyal medya, magazin dünyası, reklamlar ve ünlüler aracılığıyla güzellik; kusursuz ciltler, belirli vücut ölçüleri ve sürekli genç kalmakla eş anlamlı hale getirildi. Peki ama bu filtreli gerçeklik, hayatlarımızı nasıl etkiliyor?
Popüler kültür, görünüşe dair beklentilerimizi şekillendirirken, bireylerin kendi bedenlerine olan bakışlarını da dönüştürüyor. Sosyal medya platformlarında idealize edilen yüzler ve bedenler, gerçeği yansıtmaktan çok uzak. Photoshop ve filtre uygulamalarıyla parlatılan bu görüntüler, özellikle gençler üzerinde ciddi bir baskı oluşturuyor. Artık insanlar sadece güzel görünmeye değil, belli bir “standartta” güzel görünmeye çalışıyor.
Bu durum yalnızca fiziksel değil, ruhsal sağlığı da etkiliyor. Kendini sürekli kıyaslayan bireylerde özgüven sorunları, yetersizlik hissi ve beden algı bozuklukları görülüyor. Oysa güzellik, farklılıklarla var olan bir kavramdır. Her ten renginde, her beden tipinde, her yaşta güzellik mümkündür.
Popüler kültürün dayattığı tek tip güzellik anlayışına karşı durmanın yolu, medya okuryazarlığını geliştirmekten geçiyor. Filtreli görüntülerle gerçek hayat arasındaki farkı ayırt edebilmek; güzelliğin sadece dış görünüş değil, bir duruş, bir ifade biçimi olduğunu hatırlamak gerekiyor.
Kısacası, güzellik; bir uygulama filtresiyle gelen değil, insanın kendini olduğu haliyle sevmesinde saklı. Popüler kültür geçici, ama insanın kendisiyle barışık olması kalıcıdır.