Bazı insanlar hayatımıza sessizce gelir, bir cümlelik tebessüm bırakır ve gider. Ama bazen de hayatımızda kalır… eksik. Onlarla yaptığımız konuşmalar, bir mesajla yarım kalır, bir bakışla tamamlanmadan havada asılı kalır. Ve zaman geçtikçe, o yarım kalmış sohbetler zihnimizin en tenha köşesinde, bir şeyleri eksik hissettiğimiz anlarda sessizce kendini hatırlatır.
Bir mesajı atamadığımız için.
Bir cevabı zamanında veremediğimiz için.
Bir kelimeyi yanlış seçtiğimiz için.
Ya da sadece sustuğumuz için…
Hayatın koşturması, zamanın hoyratlığı, gururun inadı ya da sadece “sonra konuşuruz” demenin aldatıcı güveni… Yarım kalır bazı sohbetler. Ve işin garibi, çoğu zaman fark etmeyiz bile o anın ne kadar kıymetli olduğunu. Ancak geri dönüp baktığımızda anlarız: bir cümle daha kurulsaydı belki her şey başka olacaktı.
Belki bir helalleşmeydi eksik kalan.
Belki bir özür.
Belki bir teşekkür.
Belki sadece “Ben buradayım” demekti gereken.
Söz bazen bir bağdır. Kurulmazsa kopar, söylenmezse küser. İnsan bazen bir söze tutunur, bazen bir sözle yıkılır. Bu yüzden, konuşulacak ne varsa, konuşmanın zamanıdır aslında. Çünkü insanın içinde kalanı, bir süre sonra sessizce büyür. Ve ne kadar bastırırsan bastır, bir gün bir şarkıda, bir sokakta, bir fotoğrafta geri gelir.
En kötüsü de şudur: o kişi artık hayatta değildir. İşte o zaman, kelimeler dudaklarımızda düğüm olur. Kalbimize gömdüğümüz her “keşke” bir taş gibi ağırlaşır. Ve fark ederiz ki, bazı şeyler konuşulmadığında sadece yarım kalmaz, içimizde bir boşluk da bırakır.
Bazen konuşacak cesaretimiz olmaz, bazen de susmanın daha zarif olduğuna inanırız. Oysa suskunluk, her zaman asalet değildir. Bazı sessizlikler de yıkıcıdır. Hele ki gönülden gelen bir söz, zamanında dile gelmediyse…
Kırıldığımızı söylemediğimiz için daha çok kırılırız.
Özlediğimizi belli etmediğimiz için unutuluruz.
Sevdiğimizi söylemediğimiz için eksik kalırız.
Ve bir gün, uzun uzun konuşmak isteriz… ama karşımızda kimse kalmamıştır.
Hayat, ne yazık ki ikinci bir sahne vermiyor bize. O yüzden yarım kalan her cümle, bir ihtimalin ucunda asılı kalıyor. Bir gün cesaret edip de tamamlayamadığımız o söz, belki de en çok kendimizi affedemememize neden oluyor.
Şimdi gözlerini kapat.
Kiminle yarım kalmış bir konuşman var?
Kime “Konuşmamız gerek” demeliydin ama demedin?
Belki o cümle hâlâ sana ait.
Belki o kişi hâlâ dinlemeye hazır.
Ve belki de, o yarım kalan sohbeti tamamlamak, seni hiç beklemediğin kadar hafifletecek.
Çünkü bazı yükler, sadece birkaç kelimeyle hafifler.