Bazen insanın gözü çok yükseklerde olabiliyor. Bir anda hayatını değiştirmek, koca bir defteri kapatıp yenisini açmak, bir günde her şeyi farklı hale getirmek istiyoruz. Bana kalırsa işin aslı şu ki, hayat çoğu zaman köklü değişimlerle değil küçük adımlarla değişiyor.
Benim de sık sık aklımdan geçmiyor değil: “Bugün dünden biraz daha iyi olabilir miyim?” Büyük laflar etmiyorum; öyle hayatı ters yüz edecek şeylerden bahsetmiyorum. Küçücük ama gerçekten küçücük bir adım. Belki birkaç sayfa kitap okumak, belki kısa bir yürüyüş yapmak, uzun zamandır aramadığın bir dostu aramak, düzenli su içmek, plastik poşet yerine bez çanta kullanmak…
İşte bu noktada “%1 kuralı” devreye giriyor. Matematiği şaşırtıcı: Eğer her gün %1 ilerlersen, bir yılın sonunda tam 37 kat gelişmiş oluyorsun. Tersi de geçerli tabii… Her gün %1 geri kalırsan, yıl sonunda neredeyse sıfırda buluyorsun kendini. Ben en çok anne olduktan sonraki dönemlerde yüzde sıfırlarda hissetmiştim kendimi. Neyse, o başka bir konu; orada da buluşur, elbet bir iç dökeriz.
Neyse, rakamları bir kenara bırakalım; hayatın içinden bakalım.
Bir günde spora gidip saatlerce çalışmak bizi atlet yapmaz. Ama her gün 10 dakikalık hareket, bir yıl sonra aynada gördüğümüz bedeni değiştirir.
Bir kerede 300 sayfa okumaya kalkmak zor gelir. Ama her gün 10 sayfa okumak, bir yılın sonunda kitaplıkta yeni kitaplar doldurur.
Büyük sürprizler ya da jestler ilişkiyi kurtarmaz. Ama her gün edilen küçük bir teşekkür, bir “iyi ki varsın” demek bağları sağlamlaştırır.
Aslında hayat küçük seçimlerin toplamı. Koca koca hedefler koyduğumuzda gözümüz korkuyor, kafada büyütüyoruz, yarı yolda bırakıyoruz. Ama küçük adımlar hem ulaşılır hem motive edici hem de sürdürülebilir oluyor.
Bazen biz farkında bile olmadan %1’lik değişimler hayatımıza kendiliğinden giriyor. Bir sabah otobüsü kaçırıyoruz, yürümek zorunda kalıyoruz. O yürüyüş iyi geliyor, ertesi gün de deniyoruz. Sonra bir bakmışız, rutin olmuş. Ya da bir gün can sıkıntısından bir şeyler karalıyoruz; sonra fark ediyoruz ki yazmak bize iyi geliyor. Bir de buna çok inanıyorum: Konfor alanı bozulmadan değişim olmuyor. Bazı şeyler bizi huzursuz ettiği zaman “bir şeyler yapmalıyım” diye düşünmeye başlıyoruz.
Büyük değişimler çoğu zaman işte böyle küçük bir kıvılcımdan doğuyor.
Ben bu yazıyı yazarken bile kendime sordum: “Bugün dünden biraz daha iyi ne yapabildim ya da düşünebildim?” Belki sadece 15 dakika erken kalktım. Belki karşımdakini biraz daha dikkatle dinledim. Çok büyük şeyler değil bunlar ama küçük adımların gücüne güveniyorum.
Belki sen de kendine bugün aynı soruyu sorabilirsin: “Dünden %1 daha iyi olmak için ne yapabilirim?”
Cevap kocaman bir hedef olmak zorunda değil. Belki sadece bir telefon görüşmesi, belki sosyal medya detoksu, belki de biraz sessizlik.
Çünkü büyük dönüşümler aslında küçük adımların birikiminde saklı. Ve işin güzelliği şu: Her gün sadece %1’lik bir adım atmak hepimizin elinde.
Babam hep der ki: “Neden olmasın ki? Sen istersen olur, olmaz diye bir şey yok…”