Gerçeklik Ne Zaman Kişisel Bir Tercih Haline Geldi?

YAYINLAMA
20 Ekim 2025 15:53
GÜNCELLEME
20 Ekim 2025 15:53

Bir zamanlar gerçeklik ortaktı.

Güneş doğduğunda sabah olurdu, yağmur yağdığında herkes ıslanırdı.

Bugünse herkesin kendi sabahı, kendi gökyüzü, kendi “gerçeği” var gibi.

Aynı olaya bakan iki insan, iki bambaşka dünya anlatabiliyor.

Ve garip olan şu: Artık kimse diğerini ikna etmeye bile çalışmıyor.

Belki de Nietzsche’nin o cümlesi, bu çağın sessiz sloganı haline geldi:

“Hakikat yoktur, yalnızca yorumlar vardır.”

Eskiden bu düşünce sorgulamanın kapısını aralıyordu;

şimdi ise her türlü yanılgının bahanesine dönüştü.

“Ben böyle düşünüyorum” artık bir fikri savunmanın değil, tartışmadan kaçmanın cümlesi oldu.

Filozof Baudrillard, “artık gerçeklik yerine onun taklitlerini yaşıyoruz” demişti.

Bugün o taklitler ekranlarımızda akıyor.

Bir haberin doğruluğundan çok, kaç beğeni aldığına bakıyoruz.

Bir görüntü “gerçek” hissettirdiği sürece, gerçekten olup olmaması önemini yitiriyor.

Yani, hakikat giderek estetik bir meseleye dönüşüyor:

doğru mu değil, “nasıl görünüyor” diye soruyoruz.

Platon’un mağarasındaki insanlar, duvardaki gölgeleri gerçek sanıyorlardı.

Biz o mağaradan çıktığımızı sandık, ama aslında sadece

gölgeleri daha parlak ekranlara taşıdık.

Ve gölgelerin adını “içerik” koyduk.

Ama gerçekliğin değeri, konforunda değil, rahatsızlığındadır.

Gerçek, bazen huzursuz eder; bazen bir şeyi yanlış bildiğimizi gösterir.

O yüzden gerçek, kişisel bir tercih değil — bir arayıştır.

Ve belki de bugün en çok ihtiyacımız olan şey,

kendimizi haklı çıkarmak değil, yanılabileceğimizi hatırlamak.

Gerçeklik, ancak birlikte aradığımızda anlam kazanır.

Yoksa herkesin kendi “doğrusu” içinde, hepimiz aynı yanılgıyı yaşarız:

Kendi yankımızı hakikat sanmak.

Yorumlar (0 yorum)
Yorum kurallarını okudum ve kabul ediyorum.
Henüz yorum eklenmemiş, ilk yorum ekleyen siz olun.