Her Son, Kendine Yeni Bir Başlangıç Arar

YAYINLAMA
03 Aralık 2025 12:02
GÜNCELLEME
03 Aralık 2025 12:08

Bazı cümleler vardır; bir anlığına zihnimize dokunur, sonra içimizde yankılanmaya başlar. Sıradan görünen kelimelerin arasından ince bir ışık gibi sızar, ruhumuzun henüz adını koyamadığı bir bölmesine temas eder. “Bir bardağın zirvesi, bir sonrakinin dibidir” sözü de böyle bir etki taşıyor. İlk bakışta gündelik bir mecaz… ama aslında hayatın bütün akışını içinde saklayan sessiz bir hakikat. 

Çünkü varoluş, çoğu kez sandığımız gibi düz bir çizgiden ibaret değildir. Biz onu çoğu zaman tek yönlü, güvenli, değişmeyen bir yol sanarak yanılırız. Oysa yaşam, çizgisel değil; döngüseldir, katmanlıdır, iç içe geçmiş hâllerden oluşur. Bir hâlin bittiği yerde diğeri başlar; bir doruğun ardında yeni bir başlangıcın sustuğunu duyarız. Bitişler yalnızca kapanış değildir; aynı zamanda içsel bir çağrıdır. 

Ne var ki insan, alışkanlıkların konforuna sıkıca tutunmayı sever. Değişim fikri bile ürkütür çoğu zaman. Merak etmeyi, kendine yeni sorular sormayı, risk almayı lüzumsuz sayarız. Böylece hayatı yaşamak yerine sadece tekrarlarız; günler birbirine benzer, biz de kendimize. Zamanın akışında ilerliyor gibi görünürüz ama içimizdeki yolculuk çoktan durmuştur. 

Oysa merak, ruhun en eski nefesidir. Öğrenmek, sadece dış dünyaya dair bir bilgi edinmek değildir; insanın kendine başka bir gözle bakmayı göze almasıdır. Deneyim, insanın kendisiyle karşılaşma biçimidir. Risk almak, bilinmeze doğru yürümek, yaralanabileceğini bilerek adım atmak… Bütün bunlar eksiltmez; aksine genişletir. Çünkü insan kendi derinliğini ancak sınırlarının kıyısında keşfedebilir. 

Hayattan hiçbir iz bırakmadan çekip gitmek, bir gölgenin duvara vurup kaybolması kadar sessiz bir kayıptır. En büyük eksiklik, yaşanmamış bir yaşamdır. Kendimizi hep aynı çerçevenin içinde tutmak, potansiyelimize hiç dokunmadan bir ömür tüketmek… Bu, insanın kendi varlığına karşı işlediği en büyük kusurdur belki de. 

Bu yüzden bitişlerden korkmak yerine onlara kulak vermek gerek. Her son, aslında hayattan gelen bir davettir: “Şimdi başka bir hâle geç.” Ulaştığımızı sandığımız her zirvede, bizi bir adım daha ileriye çağıran görünmez bir eşik vardır. Belki de asıl mucize, bu eşikleri fark etmeye başladığımız andır. 

Hayat bize sürekli şunu fısıldar: Olduğun yer son değil; yalnızca bir duraktır. Kendini bitmiş sandığın her yerde biraz daha başlıyorsun. Ve mesele, bu sessiz çağrıyı duyabilecek kadar durup düşünebilmek, duyduğunda ise onu takip edecek kadar cesur olabilmektir.

Yorumlar (0 yorum)
Yorum kurallarını okudum ve kabul ediyorum.
Henüz yorum eklenmemiş, ilk yorum ekleyen siz olun.