Bir grup lise öğrencisi, dersin ortasında öğretmenle alay ediyor, kahkahalar uçuşuyor, biri utanmadan o anları kaydediyor ve bizde içimizi burkan bu görüntüye şahit oluyoruz Sanki marifetmiş gibi…
Oysa o sınıfta yıllarını eğitime vermiş bir öğretmen var. Her beyaz telinde emek var, sabır var. Onu küçültmeye çalışmak vicdana sığar mı?
İnsan üzülüyor işte…
Ben 90’lı yıllarda öğrenciydim. O zamanlar öğretmen sınıfa girdi mi, kalem sesi bile duyulmazdı. Öğretmeni görünce toparlanırdık. Korku muydu bu? Belki biraz…
Ama daha çok saygıydı, değer vermekti. Şimdi düşünüyorum da korkmasak da saygılıydık. Sözünün üstüne söz söylemezdik ve bir bakış yeterdi neyi yanlış yaptığımızı anlamaya.
Peki şimdi ne oldu da bu hale geldik.
Nerede hata yaptık?
Bu iş sadece çocukların suçu değil. Hepimizin payı var bu tabloda.
Anneler, babalar…
Çocuğu şımartmak sevgi değil
• “Benim çocuğum yanlış yapmaz” demek gerçekçilik değil.
• Yanlışı görmezden gelmek korumak değil, köstek olmaktır.
• Saygıyı öğretmek, önce evin görevidir.
Çocuk annesinin davranışını bırakmaz. Babası nasıl konuşursa, o da öyle konuşur. Evde sevgi, saygı varsa; okulda da olur. Evde bağırış varsa; dışarıda daha beteri olur.
Belki de en büyük eksik bu.
Ne yapacağız?
Saygı, ezberle öğretilmez. Görerek, yaşayarak öğrenilir.
• Öğretmenin sözü yeniden itibar kazanmalı
• Okul sadece sınava değil; hayata hazırlamalı
• Aile, çocuğa doğruyu yanlışı göstermekten kaçmamalı
• Sosyal medyanın değil, insanlığın sesi yükselmeli
Bir video izleyip geçersek, yarın daha acısını yaşarız…
Son Söz
Öğretmeni küçültürsek, geleceği de küçültürüz.
Saygı kaybolursa, umut da kaybolur.
Bizim çocuklarımız, bizim yarınlarımız…
Büyütmek yetmez, adam gibi yetiştirmek de gerekir.
Şunu unutmayalım:
Çocuk, anne babanın aynasıdır.
Ayna eğrilirse, görüntü de eğri çıkar.