Papa 14. Leo’nun ilk yurt dışı ziyareti için Türkiye’yi seçmesi, daha uçağı Esenboğa’ya inmeden sosyal medyada bir tartışma girdabına dönüştü.
Kimine göre “Atatürk’ün diplomatik zaferi”…
Kimine göre “Atatürk bu ziyarete asla izin vermezdi”…
Kimine göre “Fatih’e meydan okuma”…
Kimine göre “Erdoğan’a mesaj”…
Kimine göre ise “Haçlı Seferi’nin yeni perdesi”…
Şimdi söyleyin bana…
Bu ülkede bir Papa ziyareti niçin bu kadar tartışma çıkarıyor?
Cevap aslında çok basit:
Biz sembollerimizi yönetemiyoruz.
Semboller bizi yönetiyor.
Gelin bu ziyareti soğukkanlı biçimde, her katmanıyla okuyalım.
**
Ankara Çıkarması: Protokolün Söyledikleri
Ziyaretin rotası tesadüf değil; bu standart protokol sıralamasıdır. Vatikan Şehir Devleti’nin hükümdarı Papa bunu bilerek hareket etti; ancak sosyal medyada bu, maalesef çarpıtılıp çok farklı yerlere çekildi.
Standart protokol sıralaması şöyle:
-Anıtkabir
-Cumhurbaşkanı Erdoğan
Eğer gelen alt düzey bir isimse:
-Anıtkabir
-İlgili kurum
-Cumhurbaşkanı (veya duruma göre hiç görüşme yapılmaz)
Vatikan bu programla herkes gibi Türkiye’yi üç temel kimliğiyle tanıdı:
-Kurucu irade (Atatürk)
-Siyasi iktidar (Külliye)
-Kurumsal din (Diyanet)
Ama sosyal medya?
-“Erdoğan’ı es geçti!”
- “Atatürk’e diz çöktü!”
-“İlk kez Anıtkabir’e çıktı!”
-“Fatih’e meydan okudu!”…
Gerçeği söyleyeyim mi?
Hiçbiri doğru değil.
**
2. Papalar Anıtkabir’e İlk Kez Gelmiyor , Bilinenin Aksine Bir Gelenek
Türkiye’ye gelen 5 Papa’dan 4’ü Ankara’ya gelip Anıtkabir’i ziyaret etti.
1- Papa II. John Paul (1979) → Anıtkabir’e çıktı.
2- Papa Benedictus XVI (2006) → “Yurtta barış, dünyada barış” sözünü övdüğü bir not bıraktı.
3- Papa Franciscus (2014) → İlk durağı Anıtkabir’di.
4- Papa XIV. Leo (2025) → Aynı geleneği sürdürdü.
5- Tek istisna, ilk ziyaret olan Papa VI. Paul’ün 1967’deki ziyaretidir. Bu ziyaretin ana odağı ekümenik diyalog olduğu için ilk durak İstanbul olmuştur.
Yeni olan şey Anıtkabir ziyareti DEĞİL;
göreve yeni gelen Papa’nın ilk yurt dışı gezisinde Türkiye’yi tercih etmesi.
Ama sosyal medya “ilk kez”, “ilk defa”, “tarihi tokat” gibi kalıpları öyle hızlı yayıyor ki, gerçekler arada kayboluyor.
**
3. İznik: 1700 Yıllık Teolojiden Çok Daha Fazlası
Ziyaretin en kritik ayağı İznik’ti.
Çünkü 2025, Birinci İznik Konsili’nin 1700. yılı.
Ama İznik Konsili salt bir “dini toplantı” değildi.
Taha Uğurel Hoca’nın anlattığı şu çarpıcı gerçek, meseleyi özetliyor:
“Konstantin, dağılmakta olan Roma’ya bir tutkal arıyordu. Arius gibi bilge isimler Tevhit’ten yana olsa da, imparator siyasetinin işine gelen itaatkâr bir din inşa etmek istedi. İznik Konsili’nde baskın olan şey teoloji değil, siyasetti.”
Bu konsilde:
- Roma’nın çoktanrıcı diline uygun kavramlar üretildi,
- “Baba–Oğul” ilişkisi pagan diliyle uyumlu hâle getirildi ve siyasi sebeplerle güçlendirildi,
- Hz. İsa’nın peygamberliği gölgede bırakıldı,
- Pavlus ekolü devlet eliyle resmileşti.
Papa’nın İznik ziyareti bu yüzden:
Ne Fatih’e meydan okumadır,
Ne Atatürk’e mesajdır,
Ne de Türkiye’yi dönüştürme planı.
Bu tamamen Hristiyanlığın kendi iç tarihine dönüşüdür.
Vatikan, Hristiyanlığın iç kırılmasını onarmak istiyor.
Elbette tam bir birleşmenin mümkün olmadığını biliyor; fakat yeni bir imge ve algı yaratmak, hafızayı yeniden şekillendirmek için bu ziyaret gerekliydi. Aynı zamanda Papa Franciscus’un vasiyeti de yerine getirilmiş oldu.
Türkiye ise coğrafi konum nedeniyle yalnızca ev sahibidir.
Bunun ötesi zorlama yorumdur.
**
5. Sosyal Medyanın 5 Büyük Manipülasyonu
Papa ziyareti, manipülasyon açısından tam bir ders kitabı oldu.
En çok yayılan 5 yanlış bilgi şöyle:
“Papa Bartholomeos’un davetiyle geldi.” — YANLIŞ
Gerçek: Papa Türkiye’ye Cumhurbaşkanlığı’nın resmi davetiyle geldi.
“Papa içeri girerken ‘Talealbedru’ ilahisi okundu.” — YANLIŞ
Gerçek: O ilahi Papa salona girmeden önce söylendi. Papa’ya özel bir “peygamber karşılaması” yapılmadı.
“Patrikhane ekümenik statü kazandı.” — YANLIŞ
Gerçek: Patrikhane’nin statüsü Lozan’la belirlenmiştir ve değişmemiştir.
“İznik’te korkunç kukuletalı ayin görüntüleri çekildi!” — YANLIŞ
Gerçek: Bu görüntüler İspanya’daki Semana Santa törenlerinden alınmış montajlardır.
“Kiliseler restore ediliyor, ülke Hristiyanlaştırılıyor.” — YANLIŞ
Gerçek: Türkiye hem camileri hem kiliseleri hem sinagogları restore ediyor. Bu, kültürel miras politikasıdır.
**
6. Troll Çağı: Bu Ziyareti Gerçekte Kim Yönetti?
Papa ziyaretinin duyurulduğu andan itibaren X ve YouTube’da birbirini tekrar eden kalıplar dolaştı:
“Tarihi tokat!”
“Diz çöktü!”
“Fatih’e hakaret!”
“Atatürk’ün zaferi!”
“Batı Türkiye’ye ayar veriyor!”
Sosyal medya altyapısı incelendiğinde şöyle bir tablo çıktı:
-Tartışmayı yönlendiren hesapların çoğu yurtdışından,
-Aynı hesap bir gün aşırı Atatürkçü, ertesi gün aşırı İslamcı, başka bir gün Türkiye karşıtı,
Amaç: Türkiye’nin tüm sembollerini çatıştırmak.
Papa da bu yapının yeni oyuncağı oldu.
Gerçek mi kazandı?
Hayır.
Kutuplaşma kazandı.
**
Türkiye Açısından Fırsat mı, Risk mi?
Papa’nın Türkiye ziyareti ne tamamen risk, ne de tamamen fırsat.
Ama doğru okunduğunda net bir kazanım üretebilir.
Türkiye’nin yumuşak gücü
Müslüman dünyanın en kurumsal devleti olarak Türkiye, Hristiyanlık dünyasıyla aynı anda diyalog kurabilen nadir ülkelerden biri. Bu ziyaret, Türkiye’yi “medeniyetler arası köprü” konumunda yeniden görünür kılıyor.
Dini özgürlükler ve azınlıklar
Vatikan, her ziyarette olduğu gibi bu kez de Türkiye’deki Katolikler, Ermeniler ve Süryaniler konusunu gündeme getiriyor. Burada atılacak olumlu adımlar, Türkiye’nin elini güçlendirir.
Gazze, Ukrayna, barış diplomasisi
Ankara–Vatikan hattı özellikle Gazze konusunda ortak bir “insani dil” kurmaya çalışıyor. Bu dilin sahadaki karşılığı önemlidir.
İç siyaset
Ziyareti “kim kazandı–kim kaybetti” eksenine sıkıştırmak yerine, Türkiye’nin tarihsel mirasını nasıl yönettiğine bakmak daha sağlıklı olur.
**
Bu Ziyareti Biz Yönetemedik — Semboller Bizi Yönetti
Papa geldi, programını yaptı, gitti.
Geriye ne kaldı?
-Biz yine sosyal medya manipülasyonlarında boğulduk.
-Yine tarihimizin yarısını bilmeden tepki verdik.
-Yine sembolleri birbirine çarptık.
-Yine kendi hafızamızı yönetemedik.
Eğer biz kendi tarihimizi bilmez, kendi sembollerimizi yönetemezsek; başkaları alır, kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirir ve kaybeden biz oluruz.
Kendi tarihini bilmeyen, kendi mirasını koruyamayan, kendi sembollerini yönetemeyen biz.
**
Peki Türkiye Bu Tür Ziyaretlerde Kendini Nasıl Korumalı?
Papa’nın ziyareti etrafında yaşanan bilgi kirliliği ve sembol savaşları bize şu gerçeği yeniden hatırlatıyor:
Türkiye, kendi tarihini ve hafızasını kendisi yazmazsa, başka güçler o boşluğu doldurur.
Vatikan’ın İznik vurgusu, “Hristiyanlığın doğduğu topraklar” söylemi ve teolojik hafıza inşası, sadece bir ziyaret programı değildir.
Bu, bir hafıza mücadelesidir.
Ve her hafıza mücadelesi bir güç mücadelesidir.
Türkiye’nin bu mücadelede güçlü kalması için iki stratejik eksen geliştirmesi gerekiyor:
**
1) Katolik merkezli anlatıyı karşı-sembollerle dengelemek
- Türkiye’nin elinde çok güçlü kartlar var:
- Anadolu’nun çok merkezli Hristiyanlık mirası,
- Antakya–Efes–Kapadokya hattının tarihsel derinliği,
- Osmanlı–Selçuklu’nun koruyucu rolü,
- Konsillerin siyasi bağlamına dair akademik literatür.
Bu çerçeve doğru yönetilirse, Türkiye’nin yumuşak gücü artar.
Semboller Türkiye’nin elinde yeniden anlam kazanır.
**
2) Türkiye’yi “mekân” değil “özne” olarak konumlandırmak
Papa’nın Türkiye’ye gelişi, Diyanet’in Vatikan ziyaretinin iade-i ziyaretidir.
Dolayısıyla Türkiye pasif bir ev sahibi değil, eşit bir muhataptır.
Bu özneleşme şu adımlarla güçlenir:
- Filistin konusunda moral liderliği uluslararasılaştırmak,
- Ortodoks dünyasıyla bağımsız ve derin ilişkiler geliştirmek,
- Diyanet’in küresel diplomatik kapasitesini artırmak,
- Tarihi başkalarının değil, Türkiye’nin anlatması.
Bunlar Türkiye’yi, Vatikan’ın sembolik okumasının pasif nesnesi olmaktan çıkarır; aktif bir aktöre dönüştürür.
**
Sembolleri Yönetemezsek, Semboller Bizi Yönetir
Papa’nın ziyareti sırasında yaşanan tartışmalar bir kez daha gösterdi ki:
Türkiye’nin en büyük açığı bilgi değil, hafıza yönetimidir.
Kendi hafızasını sahiplenen bir ülke güçlüdür.
Hafızasını başkalarının eline bırakan ülke ise yorulur, bölünür, manipüle edilir.
Papa geldi, programını yaptı, gitti.
Ama bu ziyaretin gerçek anlamını kim belirledi?
Vatikan mı?
Ankara mı?
Yoksa algoritmalar mı?
Eğer Türkiye kendi sembollerini yönetir, kendi tarihini sahiplenir, kendi mirasını doğru çerçevelerse, bu sorunun cevabı nettir:
Bu ülkenin hafızasını da, geleceğini de Türkiye belirler